Günaydın dostlar…
Almanya’ya seyahat
eden dostlarımızın da bildiği gibi, İstanbul’dan Münih’e uçmak, 2 saat 15
dakika kadar bir zaman alır. Hadi beş dakika da ben vereyim 2 saat 20 dakika
sürsün. Durum böyleyken, yedi saat de nereden çıktı?
Yedi saat, kargaşa
yaşanan bir hafta sonunda, Türk Hava Yolları marifeti ile Sabiha Gökçen’de
çıktı. Havaalanı parklarının kapasitelerinin iki misli dolu olduğu, dış alanlarda
bile bir milim park yeri olmayan bir günde, zaten işin şekli belli olmuştu.
Park görevlisinin “Ağabey dön dur, eninde sonunda bir yer bulursun” önerisi de
işe yaramayınca, arabayı da yanımda götürmeye karar vermiştim ki, birden aklıma
arabayı İç Hatlar VIP’ye bırakmak geldi.
Oradaki görevlinin,
“Ağabey burası İç Hatlar için” demesine hiç kulak aldırmadan bir nevi zorla
verdim arabayı. Verdim de, oradan Dış Hatlar Terminali’ne yürümek, nereden
baksanız 40 dakika alır. Tam “Ne yapsam?” diye kendi kendime sorarken, bir anda
THY’nin minibüsü geldi. Haklısınız, öyle bir “pazar yeri” ortamında biraz ballı
bir durum oldu.
Araba verildi, bavul
verildi, pasaporttan geçildi, uçak tam zamanında yolcu almaya başladı,
zamanında körükten ayrıldı, zamanında pistin başına vardı, zamanında da gaza
bastı. Bastı basmasına ama pistin üçte birinden biraz fazlasını gitmişken, bir
anda frenlere asıldı. Her şey ön tarafa doğru uçtu ve uçak pistin ortasında bir
yerlerde durdu.Çok fazla seyahat eden biri olarak, inerken uçağın son anda geri kalkması durumunu birkaç kere yaşamıştım ama kalkış esnasında, yolun yarısını gitmişken frenlere asılma durumunu ilk defa yaşadım.
Uçak pistin ortasında durdu kaldı. Bu gibi anlarda, insanın aklına “İnşallah başka inen uçak yoktur” düşüncesi geliyor. Belki de vardı da, inmeden geri yükseldi. Bir müddet sonra kaptan pilot konuştu ve “Tam kalkış esnasında sol motorumuz arıza gösterdi, biz de kalkıştan vazgeçtik” şeklinde bir açıklama yaptı. Kafamda deli düşünceler. Motor mu bozuk, motoru bozuk gösteren gösterge mi bozuk, hangisi acaba? Belki de bizim pilot amcanın kafası bozuk…
Sonunda uçak pistten çıktı ve ters yönden kalktığı noktaya geri gitti. Açık alanda bir yerde park etti. Bozuk motorla THY Erdek uçağını kaldırmayan pilota teşekkür mü etmeliyiz yoksa yaşanan sorun için endişe mi etmeliyiz bilemedik. Bu gibi durumlarda, insan ne hissetmesi gerektiğini gerçekten bilemiyor.
Motor sorunu yarım
saat sonra da ortaya çıkabilirdi ve tek motorla gitmek daha sıkıcı bir duruma
yol açabilirdi. Hayat biraz da tesadüflere bağlı galiba…
İkinci bir açıklama
geldi; “Gösterge bozukmuş, değiştirdik, şimdi motorları çalıştırıp bir deneme
yapacağız, sonra da gideceğiz” denildi. Bir müddet bekledik; ne deneme yapıldı,
ne de motorlar çalıştı. Bizim sevimli, tombiş kaptan amca bu sefer de, “Vallahi götümüz yemedi, biz Türk Hava Yolları’nda güvenliğe çok önem veriyoruz, sizi başka bir uçakla yollayacağız” şeklinde, yeni bir açıklama yaptı. Kelimeler tam olarak böyle olmasa da, mesaj buydu…
Otobüsler geldi, binaya geri gidildi. Bu arada, Burger King’in bize beleş yemek vereceğini de söylemeyi ihmâl etmediler. Boş verin Burger King’i, bu saatte artık ancak şarap içilir. İçelim şarabı ama ne zaman uçak bulabilecekleri de belli değil.
Demokrasilerde her
zaman bir çare bulunur. “Havaalanındaki ekranları takip edin, biz uçak bulunca
oraya yazacağız” açıklamasıyla kapıdan ayrıldık. Yarım saat kadar sonra da,
uçağın 3 saat, 45 dakika gecikmeli olarak kalkacağı bilgisi ekranlarda
görünmeye başladı. Zaten uçuştan 3 saat önce de gitmiştim, toplamımız 6 saat,
45 dakika oldu.
Gerçi erken gittiğim
iyi olmuş, yoksa arabayı bırakacak yer bulamazdım.
3 saat, 45 dakika
bekle, 2 saat, 25 dakika uç, 45 dakika da aralarda indi, bindiyi topladığınız
zaman tam 7 saat etti. 3 saat erken gitmeyi ve 1 saat de Almanya’da
havaalanından çıkmayı saymıyorum bile.
Uçak bu kadar geç
gidince, aynı beklemeyi Almanya’da bu uçak ile Sabiha Gökçen’e dönecek yolcular
da yaşadı. Onlara da Burger King verdiler mi bilmiyorum ama onlar için çok sıkıcı olduğu
kesin.
Uçak, Orta Doğu
Ülkeleri’ne mensup vatandaşlarla dolu idi. Yaşlı bir amcanın, “Bu aynı uçak,
ismini mi değiştirdiniz?” sorusu da günün esprisi olarak kaldı. Ne yalan
söyleyeyim, yeni uçağın ismine ben de baktım; “Kars” yazıyordu… Hatta bırakın
yeni uçağı, perşembe günü döndüğüm uçağın ismine bile baktım. Erdek uçağı
geldiyse; tamir edilmiştir, her türlü testleri yapılmıştır ama insan yine de
bir bakıyor…
Sen, evde Almanya’ya
2,5 saatte uçmayı planlarsın ama senin haberin olmadan kader 7 saatlik bir plan
yapar. Boşuna dememişler, “Kul kurar kader gülermiş”…Sağlıklı kalın, mutlu kalın…