Her şey çok güzel
giderken bir anda bir terslik olur. Affedilmesi çok zor bir hata gelir. Öyle
bir hatadır ki affedilmesi mümkün değildir, anında çeker gidersin. Aklından
da, telefon rehberinden de, sosyal platformlardan da her yerden çıkarırsın. Çıkarttın
çıkartmasına da kalbin ne olacak?
Yapılan hatanın
affedilecek bir boyutu yok. Bunu sen de biliyorsun, o da biliyor. İşin kötü
tarafı bütün WhatsApp grupları da biliyor. İçini dökmek istiyordun, ikinci
bardaktan sonra en samimi arkadaşına açıldın, şimdi İstanbul’un yarısı biliyor.
“Kimseye söyleme.” bile demedin. Güvendiğin sırdaşın, canın, kardeşin böyle bir
şey yapmaz diye düşündün.“Hayatta affetmem.” diye her yerde yaygara yapsan da damar yollarının gerçeği hiç de öyle değildir. Deli gibi seviyorsundur, affetmeyi de çok istersin; koca kafan affetmene izin vermez. Orta Doğu’nun karışık olduğu günlerden kaçarak beyninin içine yerleşmiş olan uyuyan gurur hücreleri, bir anda ortaya çıkarak affetmene izin vermezler.
Hücreler bir karar vermek zorundadırlar. Ya senin affetmene destek olacaklar ya da bertaraf olacaklar. Bu hücrelere karşı çok büyük bir savaş verirsin, kurtulduğunu zannedersin; tam düzlüğe çıktım derken bu sefer de mahalle baskısı ortaya çıkar. Ailenin de desteğiyle mengene gibi beynini sıkıştırır. Laf etmesi kolay da sokaktaki insan veya yan evdeki emekli müfettiş benim neler çektiğimi biliyor mu? Anlamıyor musunuz kardeşim ben affetmek istiyorum.
Organların eskisi gibi iyi çalışmıyordur artık, güneş de eski parlaklığını kaybetti, zevkle izlediğin programlar meğerse o kadar da keyifli değilmiş. Kitap okumayı aklına bile getirme, bir kelime bile koca kafana girmez. Beraber dinlediğiniz şarkılar dışında hiçbir şey sana iyi gelmiyor.
Kendi kendine düşünürsün. “Ben bir hata yapmadım ki neden enflasyonun bütün yükü benim omuzlarıma bindi?” diye defalarca tekrar edersin. Ben bir şey yapmadım, hatayı o yaptı, eziyetini ben çekiyorum. Bütün sıkıntılar etrafımda köşe kapmaca oynuyor.
“Evet, hatayı o yaptı;
sıkıntısını, üzüntüsünü, burukluğunu da o çeksin.” diyerek bu işten sıyrılamazsın.
Hatayı o yaptı, affedilmemesi de gerekiyor; hepsi kabul ama sen de sevdin be
kardeşim. O yüzden “Affetmem.” diye diye affetmek istiyorsun. Belki de bir daha
yapacağını bile bile affetmek istiyorsun.
Tabii bu arada karşı
tarafın düşüncelerini de unutmamak lazım. Biz meclisi toplamış çoğunluk
yaratmaya çalışıyoruz ama belki de karşı taraf kendi kararlarını kendi vermek
istiyor olabilir. “Sizin aldığınız karar beni hiç ilgilendirmez, ben affedilmek
istemiyorum ki.” diyebilir. Affedilemez hata, belki de merdivenleri çıkmak için
bir koltuk değneği olarak kullanıldı.
Sen kalbinle
savaşıyorsun, o affedilmek bile istemiyor. Bu sefer iyice sinirlenirsin.
Meğerse seni hiç sevmemiş, sevgisi yalanmış. Hepsi bir oyunmuş. Ekrana da,
kalbine de “Ben de artık senden nefret ediyorum.” satırları yazarsın. Bütün
bunları yazarken bile affedilmek istemeyeni yine de affetmek istersin.Sonuçta affettiğinle de, içindeki gurur kompartımanları ile de yaşayacak olan sensin. Komşuları değil, kalbini dinle kardeşim. Bu işin sonunda rezil olmak da var, vezir olmak da var. Her ne yöne yürürsen yürü seçtiğin yol senin yolun olsun.
Kendi kendine
mırıldanırsın, “Yaptığı hatanın affedilecek bir yanı olmadığını bilsem de ben
affetmek istiyorum.”
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…