Son zamanlarda Ege
Üniversitesi Kampüsü’nde geçirdiğim zaman, bana bir kere daha gösterdi ki,
bizim üniversite kampüslerimizin en büyük özelliği başıboş dolaşan köpek
sürüleri. Üniversite kurmak için müracaat ettiğinizde içeride en az birkaç yüz
köpek olacağını garanti etmeniz gerekiyor herhalde.
Benim düşüncem:
birileri gelip köpek yavrularını temel atma aşamasında inşaat alanına
bırakıyor, proje tamamen bittiğinde de, nur topu gibi yüzlerce köpeğiniz
oluyor. Belirli bir köpek sayısına ulaşmadan okulu açmanıza izin vermiyorlar.
Kampüsünüzde yeteri kadar köpek yetiştiremedinizse, eksik kalan miktarı
sokaklardan temin etmeniz gerekiyor. Issız ve sıcak bir pazar gününde kampüsü tanımak için biraz etrafta dolaştığımda, köpeklerden başka bana eşlik eden hiçbir kimse yoktu. Kapıda bir güvenlikçi vardı ama ben girdiğim sırada o çay demlemekle meşguldü. Bana şöyle bir baktı ve hiç bulaşmadı. Ya üşendi, ya da beni zararsız gördü. Bütün bir tur boyunca, 6-7 kişilik bir köpek sürüsü aramızdaki mesafeyi hep koruyarak sürekli olarak beni takip etti.
Güncel olduğu için Ege Üniversitesi’nden bahsediyorum ama diğer kampüslerde de durum hiç farklı değil. 3 gün önce, yıllardır girmediğim ODTÜ Kampüsü’ne girdiğimde de, durumun çok da farklı olmadığını gördüm. Orası da köpek üretim çiftliği gibiydi. Bilkent, Yeditepe gibi üniversitelerde de köpek nüfusu çok yüksek.
Bazı çocuklar bunları hiç umursamıyor ama birçoğu da korkuyor. Okulları köpek yurduna çevirmek zorunda mıyız? Daha önce köpekler tarafından ısırılmanın bütün güzelliklerini yaşamış bir insan olarak bu işin şakaya gelmediğini de çok iyi bilenlerdenim.
İzmir’de, daha sonra Aylin’i beklerken sohbet ettiğim güvenlikçilerden biri “ağabey onlar okulu koruyor” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Köklü üniversitelerimiz sokak köpeklerinin koruması ve himayesi altında hayatlarını devam ettirebiliyorlarsa, vay bizim halimize. O zaman, belki de maaşları güvenlikçilere değil köpeklere vermek gerekiyor.
Şimdi böyle yazınca
da, hayvan sever dostlarımız hemen, “Ne yani öldürsünler mi köpekleri?” diye
yazıyorlar. Tabi ki öldürmesinler ama bu kampüslerin hepsinin neden köpek
çiftliği haline dönüştüğünü de merak etmeden edemiyorum.
Hepsi üniversitede
olduklarına göre, bu köpeklerin tamamı en az lise mezunu diye anlıyorum. Millet
üniversiteye gireceğim diye hayatından yiyor ama köpekler maşallah herkesten
önce girmişler. Ağaçları koklama, toprağı eşeleme, güneşin altında uyuma,
kedileri kovalama gibi branşlarda okuduklarını düşünüyorum.Kedi demişken, kampüslerde hiç kedi yok. Sakın, “çok fazla köpek olduğu için” demeyin. Belki de kediler de lise kampüslerindedirler. Kedi olmadığı gibi, başka hiçbir hayvan da yok. Ne kaplumbağa, ne kirpi, ne yılan, ne tavuk, ne ördek; hiçbir şey yok. Her yer köpeklerin. Ne yalan söyleyeyim, karınca bile görmedim.
Köpeklerin çok fazla ders çalıştığı da yok. Sürekli birbirleriyle çiftleşmekten 5’er kere akraba olmuşlar. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Ortalıkta dolaşan köpeklerin birçoğunda grinin 50 tonu da var.
Fakülteler bu
köpekleri evlat edindiklerine göre, sürekli torun sahibi oluyorlar. Bildikleri
bütün köpek isimlerini kullanmışlar, yetmeyince de Kurt 2 gibi Amerikan
sistemine dönmüşler.
Bu köpekler okulların
himayesi ve takibi altında olsa, hiçbir şekilde ağzımı açmam ama ne yazık ki
sokaktaki gerçek öyle değil. Kampüsler, haklarında hiçbir şey bilmediğimiz,
hiçbir aşısı veya bakımı olmayan sokak köpekleri tarafından istila edilmiş
durumda. Şöyle bir baktığımda da, internette çok sayıda bu tip saldırı haberi
gördüm.
Bu hayvanları
gerçekten sahiplenen ve her şeylerini takip eden okullar varsa, onları da
buradan kutluyorum ve teşekkür ediyorum.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder