Ben doktor değilim.
Hatta bu konudan hiç de anlamıyorum ama doktorlar diyorlar ki, hareket etmekle,
hasta olmamak arasında direkt bir bağlantı varmış. Daha çok hareket eden kişi,
daha az hastalanıyormuş.
Bu yüzden doktorlar
sürekli olarak spor yapmamızı, yürüyüş yapmamızı, yüzmemizi filan öneriyorlar.
Spor yapınca kan dolaşımımız hızlanıyor ve hastalıklara karşı vücut direncimiz
artıyormuş.Bu durumun tıbbi açıklamasını yapacak en son kişi benim ama söylenenlerin doğru olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman yürüyüş yapmaya çalışan bir insan olarak, ben de kendimi her yürüyüşten sonra hem fiziksel olarak, hem de ruhen daha iyi hissediyorum.
Düşündüğünüz zaman; sporcuların çok hastalanmaması veya hastalansalar bile çok çabuk iyileşmeleri de bu durumu doğruluyor. O zaman ne yapacağız? Günde en az 5,000 adım atmaya çalışacağız.
Doktorlar 10,000 diyorlar ama 10,000 çok iddialı bir rakam. Siz 10,000’den vazgeçin şimdilik 5,000 yeter. Göreceksiniz ki 5,000 adım atmak bile hiç kolay bir iş değil. Her gün ofiste çalışan ve de özel olarak yürüyüş yapmayan bir insan günde 1,000 adım bile atmıyor.
Çağımız teknoloji çağı olduğu için artık akıllı telefonların birçoğu günde kaç adım attığınızı sayıyor. Her gün bu konuya özen gösterdiğiniz zaman da, 5,000’i bulmadan bırakamıyorsunuz. Her hangi bir nedenle dışarı çıkamadığım günlerde, deli danalar gibi evin koridorlarında gidip gelerek yine de bir şekilde 5,000’e ulaşıyorum. Ulaşamazsam kendimi ev ödevini yapmamış bir öğrenci gibi hissediyorum. Dostlar, oturduğunuz yerden kalkın hareketlenin, en az 5,000 adım atın. Hiçbir şey yapamıyorsanız, mutfağa gidip gelin.
Kan dolaşımı gibi,
umutlarımızın da bu işle doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Benim görüşümce
umutları azalan, morali bozulan insanların da bağışıklık sistemleri düşüyor.
Ciddi üzüntülerin zaman içinde ciddi hastalıklar yaratabileceğine inanıyorum.
İleriye yönelik hiçbir
umudu olmayan, hiçbir hedefi olmayan, bugününden mutlu olmayan bir insanın
vücut direnci de otomatik olarak azalıyor. Her zaman, “insanları yaşatan
kalplerindeki umutlardır” deriz ya, gerçekten de öyle. Umudu tükenen bir insan
grip de olabilir, zatürre de, verem de.
Vücut diyor ki,
“kardeşim senin gelecekten bir beklentin yoksa, bir umudun yoksa ben de
savaşmıyorum o zaman”.Kan dolaşımı da, umutlarımız da, mutluluklarımız da, acılarımız da; hepsi çok hassas bir mekanizmanın parçaları. Bir tanesi düştüğü zaman otomatik olarak hepsi birden düşüyor.
Tabi ki, aynı durum
hayatımızın bütün parametreleri için de geçerli. Örnek olarak, bir işyerinde
ileriye yönelik hiçbir umudu kalmamış bir çalışandan ne kadar verim
alabilirsiniz? Bağışıklık sistemi de düşer, çalışma arzusu da. İşe gelirken
ayakları geri geri gider.
Futbolculardan,
öğrencilere kadar bu tip örnekleri çoğaltabiliriz ama önemli olan her türlü zor
şart altında bile umutlarımızı taze tutabilmektir. Daha kötü bir şeyler
yaşamadığımız için Allah’a şükredebilmektir.
Milyonda bir
gerçekleşme şansı bile olsa; hayal kurmaktan, umutlarınızı alt alta
sıralamaktan hiç vazgeçmeyin.
Hadi şimdi kalkıyoruz;
hem adımlarımızı atıyoruz, hem de hayallerimizi kuruyoruz. Bakın bakalım günde
kaç adım atıyorsunuz. Paylaşımlarınızı bekliyoruz…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder