Zordur sevgiliden
ayrılmak. Her ayrılığın az da olsa bir buruk yanı vardır. Hemen belirteyim;
burada sözünü ettiğim ayrılık “sen yoluna, ben yoluma, bir daha da hiç
görüşmeyelim” tipi bir ayrılık değil. Normal, bildiğiniz her günkü
ayrılıklardan bahsediyorum. Apartmanın kapısında, soğuk bir akşamda vedalaşıp
ayrılmaktan bahsediyorum. “Hadi yarın sabah görüşürüz” ayrılığından
bahsediyorum.
Teyzenden, amcandan ayrılırken yaşadığın burukluktan da bahsetmiyorum. Bu sabahki konumuz, gerçek sevgili ayrılığı. Hani ayrılırken kalbini, mideni orada bıraktığın anlar vardır ya, konumuz tam da onlar. Herkes bir takım aşklar yaşamış, şehrin muhtelif yerlerinde çeşitli iç organlarını bırakmıştır.
Sevgilinle şu veya bu
nedenle bir aradayken, ayrılık vakti geldiğinde içinin derinliklerinde bir
yerlerde “keşke hiç bitmese” hissinin her tarafını sarması kadar normal bir şey
olamaz. Doğru söylüyorsunuz, bir haber değeri de yok. Haberi değeri olan konu, ayrılık
vaktinde sevgilin olmayanlarla sevgiliden ayrılıyor boşluğu yaşamandır.Teyzenden, amcandan ayrılırken yaşadığın burukluktan da bahsetmiyorum. Bu sabahki konumuz, gerçek sevgili ayrılığı. Hani ayrılırken kalbini, mideni orada bıraktığın anlar vardır ya, konumuz tam da onlar. Herkes bir takım aşklar yaşamış, şehrin muhtelif yerlerinde çeşitli iç organlarını bırakmıştır.
Arkadaşındır, en azından sen öyle olduğunu düşünüyorsundur ama okul çıkışı yenilen hamburgerden sonra neden kendini bu kadar salak hissettiğini anlayamazsın. Sonuçta sınıf arkadaşınla evine kadar yürüdünüz, kapıda da vedalaşıp ayrıldınız. Bu sevgili ayrılığı boşluğu da nereden çıktı? Onu görmek için sabaha kadar beklemek istememe durumu da nereden çıktı? O senin sevgilin değil ki!
Bir garip hissedersin
kendini. 3-5 dakikalığına beynin de çalışmaz. Kimseye bir şey de söyleyemezsin,
zira en başta kendin bilmiyorsun. “Acaba ben bu insanı seviyor olabilir miyim?”
diye aklından bile geçirmek istemezsin. Siz arkadaşsınız. İyi güzel de, bu
sevgili boşluğunu içime kim doldurdu o zaman? Sevgilin olmayan biriyle, sevgilin
olan insanla geçirdiğinden çok daha güzel vakit geçirme durumu, belaya
davettir. Her türlü çatlak işe meyilli olan beynin, gider takılır oraya.
Onu askerlik zamanında
tugaydaki arkadaşlarından biriymiş gibi düşünmeye çalışırsın. Beyhude bir
çabadan öteye gitmez. Onun yüzünü birliğin hangi köşesine oturtacaksın? İşin
garip tarafı, bu insan en iyi arkadaşın da olabilir. Belki de en iyi
arkadaşının en iyi arkadaşı. Hatta ve hatta belki de en iyi arkadaşının
sevgilisi…Normal bir ayrılığı sevgili ayrılığına çevirip, midende boşluklar yaşanmasına sebep olan, arkadaşının eşi olabilir mi? Belki de nişanlısı? Yok yok; bu sakat düşünceleri acilen aklımdan çıkarmalıyım. Biz hepimiz arkadaşız, üstelik onun eşi de benim çok samimi arkadaşım. Belki de bu cümleyi 100 kere alt alta yazman gerekiyordur. O zaman belki kendin de inanırsın.
Çok sevdiğin bir insanla ilişkiyi yönetebilmek günümüzde hiç de kolay bir iş değildir ama bir de çok sevmemeniz gereken bir insanla ne halt edeceğinizi düşünün. Kesinlikle hiçbir parametre uymuyor, kesinlikle sorun var. Zaten de onu sevmiyorsun ama Allah kahretsin ki en güzel zamanı da onla geçiriyorsun. O da sevgilisi olmayan biriyle sevgili boşluğu yaşıyor mudur acaba? Her ayrılık vaktinde, o da “Keşke hiç bitmese” diyor mudur acaba? Diyorsa da, içinden diyordur. Sen işine bak, kendi kendini doldurma.
Sevginin olmadık
açılara gitmek gibi bir matematik hesabı vardır. Çarparsın, bölersin,
toplarsın; sonunda yine en olmadık açıyı bulursun. Takılır o zıkkım kalbin
oraya. Kalp bu, ne yapacağı belli olmaz. Bazen sevmesi gerektiğini sever, bazen
de sevmemesi gerektiğini sever. Kalp laf dinlemez, mide kontrolden çıkmıştır,
üstüne üstlük hepsi bir olup, bir de beyini döverler.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...