“Her şeyi ben bilirim,
her zaman her konuda hep benim dediğim olacak” düşünce şeklinin; “Yeter ki
masalara benim adamlarım otursun” felsefesi ile birleşmesinden doğan
neticeleri, bugün Fenerbahçe’nin içine düştüğü durumdan çok net bir şekilde
takip edebiliyoruz.
Zavallı Ali Koç, bir
gram ruhu kalmamış, maddi ve manevi olarak tükenmiş, gelecek yılları bile
ipotek altına alınmış bir takım buldu elinde. Daha kazanılmayan paralar bile
harcanmış.Birçok şirkette ve ülkede de durum çok farklı değil. Eğer gerçekten de çok kurumsallaşmış bir şirket veya sistemleri çok güzel oturmuş bir ülke değilseniz; çoğu zaman iç halkaya dâhil olanlar, işi gerçekten de yapacak olanlara tercih edilirler. “İşler bir şekilde yürür, yeter ki dediğimi yapacak bir insan o masaya otursun” düşüncesi, günümüzde çok kullanılmaktadır.
O masaya oturmak için yeterli bilgisi, tecrübesi, yetkinlikleri, tahsili olmayan insanları, sadece “Bizim adamımız” diyerek bir yere oturtturmak, şirketlerin veya ülkelerin ileri gidebilmesinin önündeki en büyük engellerden biridir.
Bu durum ileri gitmiş ülkelerde de vardır ama geri kalmış ülkeler de çok daha yaygındır. İşler ilişkilerle halledilir.
Bombayı kucağında bulan, durumun beklediğinden de kötü olduğunu gören Ali Koç ne yaptı? “Ben bu işten anlamam” deyip, kendi kadar bile bu işi bilmeyen insanı futbol takımının başına getirdi. Zaten para yokken bir de bu amcaya milyonlarca Avro ödemeye başladılar.
Para yok. Stat
gelirleri, yayın gelirleri bile daha kazanılmadan harcanmış, borçlar dağ gibi
olmuş, sokağın ekonomisi ortada, böyle bir durumda parayı nereden bulacağız?
Para, aile
şirketlerinden gelecek. Forma sponsorundan tutun da, şort sponsoruna kadar aile
şirketlerinin sponsor etmediği şey kalmadı. Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük
sosyal toplum kuruluşlarından biridir ama şu anda küme düşmek üzere olduğunu da
unutmayalım. Arada Ali amca olmasa, zaten araç kiralama işinin de durgun olduğu
bir piyasada, neden gitsinler de Fener’e forma sponsoru olsunlar.Günümüzde herkes gidip Serenay Sarıkaya’ları, Elçin Sangu’ları, Özge Özpirinçci’leri tercih ediyor. Kimse gidip de dizilerde 15. sırada oynayan veya en son başarısını 15 sene önce yakalamış birinin peşine düşmüyor. Sponsorluk işi moda işidir ve ömrü kısadır. Herkes bugünkü güzelliğin, bugünkü popülerliğin peşinde, 5-10 yıl önceki güzellik veya başarılar kimseyi alakadar etmiyor.
Ali Koç’un karşı karşıya kaldığı durum hiç mi görülmemiş bir durum? Hiç değil. Siz yıllarca çalışır didinir bir şeyleri yoluna sokarsınız, sonra da gelir meyveleri başkaları toplar. Bilhassa iş dünyasında dünyanın her yerinde karşımıza çok sık çıkan bir durumdur.
Tabi, bu durumun tersi
de mevcuttur. Birileri yıllarca her şeyin içine eder, göreve geldiğinizde de her
şeyi temizlemek, düzeltmek size kalır. Bizim Ali amca da işte tam böyle bir
durumun içinde buldu kendini.
Bir spor kulübünü
bizim gibi ülkelerde borsadaki her hangi bir şirket gibi yönetebilmek neredeyse
imkânsızdır. Sadece finansal verilere bağlı kalamazsınız. Açlıktan ölseniz de
taraftar sizden sportif başarı ister. Finansal gerçekleri bir noktaya kadar
anlar, ondan sonrasını anlamaz.
Ne diyelim? Allah
Fenerbahçe’mizin yanında olsun, şans getirsin; Ali amcayı yün don sponsoru
aramak zorunda bırakmasın…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder