Milli takımımızın veya
kulüp takımlarımızın Avrupa Kupaları’nda oynadığı maçlarda bizim 4 ayrı yenilme
senaryomuz vardır. Bütün ömrümüz de bu 4 senaryoyu izlemekle geçti. Çok sık
olmasa da kazandığımız maçlar da oluyor ama genelde karşılaştığımız durum,
yenilme senaryolarını izlemek.
En çok karşılaştığımız
durumlardan bir tanesi, dün akşam Fenerbahçe’nin bize yaşattığıdır. Dostlarla
veya tek başına televizyonun karşısına sofranı kurarsın, ufak da olsa bir
avantajın vardır, inşallah gol yemeden maçı tamamlar, turu geçeriz diye umut
edersin; daha sen bir lokma yemek yemeden, bir yudum bir şey içmeden bizim
takımlar ilk 5 dakika içinde bir gol yer ve her şeyi berbat eder.
Heyecanlanmana bile fırsat kalmadan iş biter.
Ömrümüz boyunca çok
fazla karşılaştığımız senaryolardan bir tanesi de, başında, sonunda, ortasında,
her anında gol yeme durumudur. Allah var, bu durumu da çok sık yaşadık. Ömrümüz
5-0, 6-0’lık maçları seyretmekle geçti. Şanslı bir nesil olarak 8-0 bile gördük.
Tarihimiz hezimete uğradığımız maçlarla dolu.Duymaktan bıktığımız bir başka yenilgi türü de, “Kendi salak hatalarımızdan yenildik” türü. Maçlardan sonra, “Çok basit hatalar yaptık, bize yakışmadı” gibi açıklamaları duymaktan usandık. Tabi hatalar yaptığın için yenildin, hata yapmasaydın zaten yenilmezdin. Birileri hata yapacak ki, diğerleri maçı kazanacak. Can sıkıcı olan durum, bu basit hataları hep bizim yapıyor olmamız. Ayrıca yaptığınız bu basit hatalar, bence size çok yakışıyor.
Ben bu durumu rahat ve
umursamaz tavırlarımızın, “Bir şey olmaz” ruh halimizle karıştırılarak sahaya
yansıtılması olarak görüyorum. İşin garip tarafı, Avrupa’da sıfır hata oynayan
adamlar, gelir gelmez hemen bizim şerbetten içip, hata rekortmeni oluyorlar.
Tabi bir de ülkeyi
depresyona sokan, son dakika yenilgilerimiz vardır. Bunların sayısı epeyce
fazladır. Öylece oturur kalır, boş boş sahaya bakarsın. İnsanın canı ne gitmek
ister, ne de kalmak. Golü yersin, bir anda da maç biter ve senin 85-87
dakikalık çaban boşa gider.Bu durum en acı olanıdır. Bir şeyler olsa da, bir şeyler değişse de, geri gelse gibi hissedersin. Arka direkte bomboş kafa vuran bir oyuncu, bir anda ülkenin bütün umutlarını söndürür. Bütün maç boyunca çektiğin sıkıntılar, ettiğin dualar da boşa gider.
Son dakikada hüsran
senaryosunun, son dakikalarda 2-3 gol yiyip elenme gibi çeşitleri de vardır.
Biz son 3 dakikada 3 gol yiyip elendiğimiz maçları da gördük. Zaten siyah beyaz
olan yayın iyice karardı. Bir anda bütün ülke karanlıklara büründü.
Başta da belirttiğim
gibi çok büyük galibiyetlerimiz de oldu ama genelde hüsran yaşadık. Galatasaray
çekirdek kadrolu takımlar (Galatasaray ve Milli Takımımız) bize ömrümüzün en
büyük başarılarını yaşattılar. Avrupa Kupası’ndaki mucizeleri de bir yana
bırakırsak gülecek pek fazla bir şeyimiz olmadı.
Bazı arkadaşlarım
diyorlar ki, “Bu yıllarda artık o günleri bile arar olduk”. Çok doğru, artık o
dönemleri de arıyoruz. Paralı askerlerle, kiralık oyuncularla bu iş olmaz. Alt
yapıdan yetişmiş bir tane oyuncunun olmadığı, yetişenin de reşit olmadan
şımardığı bir ortamda, bundan daha iyisini beklemek büyük bir iyimserlik olur.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…