22 Eylül 2020 Salı

Bolu Dağı Aşkı...

Günaydın dostlar…

İki tane yay burcu aynı arabaya biner de yola çıkarsa, muhakkak bir delilik yaparlar. Bizde de durum çok farklı değildi. Minik kuşumla en son yaptığımız Ankara yolculuğunu hiç TEM’e çıkmadan yapmaya karar verdik. Neden mi? Bakalım yıllardır geçmediğimiz yollar, yerleşim merkezleri ne durumda diye görmek istedik.

Acelemiz olmadığı için ve de etrafı göre göre gitmek istediğimiz için hiçbir yerde hızlı gitmedik. Yavaş gitmemize rağmen yol sadece yarım saat daha uzun sürdü. Bilhassa Bolu Ankara arasında hemen hemen hiç trafik yoktu.


Hemen belirteyim, yol çok güzel. Beş saat boyunca hep yeşillikler içinde gittik. TEM’de görmeye alışık olduğumuz kahverengi tonlarına hiçbir yerde rastlamadık.

Şu anda bu yoldaki tek sorun Kahraman Kazan ile Ankara arasındaki yol çalışmaları. Yolun yüzeyi çok bozuk ama süratle yapılıyor. Kızılcahamam’dan sonra da az da olsa bir takım bozuk satıhlar mevcut.

Çok nostaljik bir seyahat oldu. Yol boyunca çocukluğumuzdaki bütün gün süren yolculukları düşündüm. Tek şeritli yolda oluşan geçilmesi mümkün olmayan konvoyları düşündüm. Tabii yol artık çok farklı. Baştan sona kadar iki şeritli yollar yapılmış.

Hepimizin bildiği gibi bu seyahatin en önemli kısmı Bolu Dağı geçişidir. Karlarıyla, buzlarıyla, sisleriyle Bolu Dağı başlı başına bir maceradır. Eşsiz manzarasını da unutmayalım. Bakacak’tan aşağılara doğru bakmayanımız var mı? Yol çok boş olduğu için süratle geçince Bolu Dağı’ndan pek bir şey anlamadık. Aylin bile “Bolu Dağı bu kadar mı?” diye sordu. Boşken gerçekten bu kadarcık. Elli tane kamyonun arkasında çıkmaya çalışırken çok daha uzun.

Bolu Dağı’nın zorluklarını hepimiz biliyoruz ama Varan Tesisleri’nde domates çorbası içmeden oradan geçilir miydi? Bence seyahatin en güzel kısmıydı. Sabaha karşı saat 3.00’te dışarısı buz gibiyken, çamlar kar ile kaplıyken içilen çorbanın tadı hiçbir yerde yoktur. Bolu Dağı’nda çorba içmeden yolculuk edenleri Ankara’ya gitmiş bile saymamak lazım.

Gece yolculuğunun tek adresi Varan Tesisleri olmakla beraber, benim için öğlen yemeklerinin tek adresi de Koru Motel’di. Ben hiçbir zaman et lokantalarında durmadım. Hemen belirteyim; Varan Tesisleri halen kapalı (her ne kadar Varan yavaş yavaş seyahatlere başlamış olsa da), Koru Motel açık gibi duruyor ama etrafta hiç kimse yoktu. Durumunu pek anlayamadık.

Koru’nun arkasındaki ormanlık, daha doğrusu (adı üstünde) koruluk alan halen çok güzel görünüyor. Daha bol zamanımız olsa, orada yine eski günlerdeki gibi minik bir yürüyüş yapmak isterdim. Abant Kavşağı’nın bomboş hali insana bir garip geliyor.

Abant Kavşağı boş da Kaynaşlı hareketli mi? Ne yazık ki oranın da eski halinden eser yok. Yol boyunca birçok kapanmış işletme gördük. Çok sayı da kapanmış restoran ve benzin istasyonu var.

Eski Ankara yolu diyoruz ama aslında bu yol da çok eski değil. Bunun da eskisi vardı. Çocukluğumuzda o yoldan da çok gittik geldik. O günlerde seyahat süresince en az üç mola verilirdi. Kocaeli’ne gelmeden önce muhakkak bir çay molamız vardı. Biz öğlen yemeklerini genellikle Sapanca yakınında bir restoranda yerdik. Son mola da Kızılcahamam civarında bir yerde verilirdi. Zor ama güzel günlerdi. Bu şekilde seyahat etmeyi çok severdik.

Biz bu seyahatten çok keyif aldık. Yol üstünde ne bulup bulamayacağımızı bilemediğimiz için de yanımıza sandviçlerimizi de aldık. Bir yandan da salgın da devam ettiği için çok da durmak istemedik. Bolu Dağı başlangıcındaki Berceste halen duruyor. Aldıkları önlemler de güzel görünüyordu. Aynı durum TEM yolundakiler için de geçerli.

Bu şekilde Ankara’ya gitmek isteyen dostlarımıza kesinlikle tavsiye ederiz. Yolda çok fazla radar olduğu konusunda da uyarımızı yapalım. Basıp gitmek istiyorsanız bu yol çok uygun değil. Bizim gibi acelesi olmayanlar tercih edebilir.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

1 yorum: