Günaydın Dostlar,
Bizim çocukluğumuzda
her evde bir kozmik oda vardı. “Misafir odası” denilen bu odalara retina
tarayıcısıyla bile giremezdiniz. Kimsenin yanına yaklaşmasının mümkün olmadığı
bu odaların anahtarı annelerde dururdu. Bırakın çocukları babalar bile
giremezdi.
Sevgili Ayşe ile dün
akşam bu konuda epeyce sohbet ettik. Kozmik oda mukayesesi yaptık. Onların
evinde bir de üstüne simetri sorunu varmış. Biz de Allah’tan öyle bir sorun
yoktu ama misafir odasına girmek imkânsız gibi bir şeydi.
Daha önceki
yazılarımda sözünü etmiş olduğum misafir çikolatası da bu odada saklanırdı.
Odaya giremiyoruz ki çikolataya ulaşalım. Allah korusun, habersiz bir misafir
geldiğinde çikolata ikram edemezsek ne yaparız?
Benim hatırladığım ilk
yasak bölge Ankara Bahçelievler’deki evimizdeki misafir salonuydu. Misafir
gelince veya annemin günü olduğu günlerde açılırdı. Ev sobalı olduğu için
misafir geleceği günlerde sabahtan salondaki soba da yakılırdı. Nedense misafir
odası ekstra soğuk olurdu. Kuzeye bakıyordu herhalde.
Evde buzdolabı
olmadığı için bütün tencereler oraya konurdu. Hemen kapının arkasına tren gibi
dizerdik. Genel oturma alanımız hol/oturma odası karışımı bir yerdi. Soba da
orada yanardı. Diğer odalarda her gün soba yakamazsınız, ihtiyaca göre bakmak
lazım.
Ayşe’cim sizin salon
bizimki kadar soğuk olmuyordur. İzmir’de yemekleri salona koyarsan hepsi
bozulur.
Beş yaşına geldiğimiz
dönemlerde kaloriferli evler yapılmaya başlandı ve biz de Emek Mahallesi’nde
kaloriferli bir eve taşındık. Bu evin bir iyi tarafı salonunun kapısının
olmamasıydı. Salon dışında başka oturacak bir yer de yoktu. Zaten babam görüp
de dersleri filan sormasın diye biz pek salona çıkmazdık. Evdeysek genelde hep
odamızda olurduk.
Kapısı yok diye salonu
armut gibi ortada mı bırakacağız? Mümkün değil, bırakamayız. Salon milletin
insafına bırakılmayacak kadar önemli bir yerdir. Koltukların olduğu tarafa pek
gitmezdik. Çocuk bu, belli mi olur ya giderse o tarafa? Bu riski bertaraf
edebilmek için bütün koltuklar örtülürdü. Misafir gelirse açarız ama o ana
kadar örtülü kalsınlar.
Hemen şunu da
belirteyim, Bahçelievler’deki kilitli salonda da mobilyalar her zaman
örtülüydü. Kilitli diye her şey cıbıl cıbıl ortada zannetmeyin.
Çocuk sayısı artıp da
oda koğuşa dönünce Bahçelievler’de daha büyük bir eve taşınmak zorunda kaldık.
Doğru tahmin ettiniz, bu evin kilitlenebilir bir salonu vardı ve anında
kilitlendi.
Niye böyle yaparlardı?
Hiçbir şey kolay tedarik edilemiyordu. Mobilya almak şimdiki kadar kolay bir iş
değildi. Gerçi şu anda da çok kolay değil ama o başka bir sabahın konusu. Bir
de dağınık bir odayla misafire yakalanmak çok ayıptı. Sonra gidip sağda solda
dedikodunu yaparlar.
Her şeyin çok daha
fazla değeri vardı. Zor elde edilen ve almak için aylarca, yıllarca beklenen
her şeyi millet gözü gibi korurdu. Telefon alabilmek için otuz yıl bekleyen
insanlar, üzerine örtü örtüp kimseyi dokundurtmazlardı.
Şimdi bazı şeyler çok
kolaylaştı; istediğimiz şeyler de, istemediklerimiz de.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Oda:salon:12m2
YanıtlaSilTek camlı çift taraf cam
Kışın oda 0 altı derece
Boş olduğu içinde kışın çamaşır asılır ve kalıp gibi donar
Ama çift yün yorgan ve kazakla iyi uyunurdu 🤪
Doğru, çamaşırlar da asılırdı ve kazık gibi olurdu.😀 Soğukta yorganın altında süper uyunur.
Sil