Günaydın Dostlar,
Sabahın erken
saatlerinde sokaklarda yürüyüş yaparken genelde sokakta kediler ve benden başka
kimse olmuyor. Kediler de genelde limanlarında oluyorlar, açık denizde dolaşan
bir tek ben varım.
Dışarıdaki fırtınadan
ve/veya içindeki fırtınadan seni koruyan, dimdik yanında duran her yer bir
limandır. Kedilerin limanı genelde araba altları ve apartman girişleri oluyor.
Hele de yeni gelmiş bir arabanın motorunun altı dünyanın en sıcacık limanıdır.
Şartlar uygunsa ve çok istersen motorun üstünde de yatabilirsin.
Nadiren de olsa
bahçelerinde kediler için çok güzel kulübeler veya kedi evleri yapmış insanlar
da görüyorum. Bu insanları da gönülden kutluyorum. Harikasınız.
Kedilerden söze girsek
de liman deyince aklımıza ilk gelen şey gemilerdir. Her ne kadar günümüzde çok
iyi hava raporu alarak yola çıksalar da denizin ne yapacağı belli olmaz. Bir
anda şartlar değişir ve herkes kaçacak liman arar.
Limanın bir beton
yığını olmasına da gerek yok. Minicik bir koy, minicik yasemin çiçeklerinin
kokusuyla dünyanın en güzel limanıdır. Bir kere sığındın mı çıkmak istemezsin.
O minik koyun orada olduğunu bilmek insana güven verir. “Açıktan gideceğim ama
başım sıkışırsa da anında sığınırım.” diye düşünürsün.
Limanlar sırf
sığınmamızı değil, gün içindeki zorlukları da geçirmemizi sağlarlar. İş
hayatının didişmeleri bitince duvarları yasemin kokan limanına sığınacağını
düşünmek insana güç verir, günün geçmesine yardımcı olur. Gün bittiğinde de
saatte 200 km hızla limanına gidersin, kimse senle yarışamaz.
Liman senin kalendir,
kedinin mutluluğudur, gemilerin sığınağıdır. Limanını kaybeden gemi gibi biz de
alabora oluruz.
Yağmurun ortasında bir
anda arabanın motoru çalışır. Kedicik uyku sersemi haliyle gözlerini bile
açamadan oraya buraya kaçışır. Ağacın altına kaçsa da tam olarak korunamaz.
Buruk gözlerle giden arabanın arkasından bakarken kafasında tek bir soru
vardır, “Neden yaptınız bunu?”
Minicik yasemin
çiçekli koyuna sığınmak için aceleyle giden gemi kaptanı bir anda artık
sığınağının orada olmadığını görür. İş makineleri koyu dolduruyor ve yeniden
düzenliyordur. Yaseminler ağlamaklı gözlerle küçük bir toprak yığının altında
kalmışlardır. Onları gören kaptanın gözleri dolar. Buruk gözlerle yok olup
giden sahile bakarken kafasında tek bir soru vardır, “Neden yaptınız bunu?”
Neyse ki senin
sığınacak bir limanın var. Bir yanın buruk, bir yanın umut dolu limanına
koşarsın. Ona sarılmak istiyorsun, koklamak istiyorsun. Daha çok uzakta olsan
da yaseminlerin kokusunu almaya başladın bile.
Hızla gittiğin evde
bir anda kalbin yavaşlar, yağmur altında kalmış kedicik kadar şaşkınsın. Nasıl
gider? Bana hiç haber vermeden nasıl gider? Evin perdesiz camları yüreğini
parça parça eder. Odanın boşluğunu kalbindeki gözyaşlarına katık edersin. Senin
de bir limanın yok artık. Boş camlardan boş odalara bakarken kafanda tek bir
soru vardır, “Neden yaptın bunu?”
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Ne güzel betimlemeler, yüreğine sağlık 😇
SilYine çok güzel yazmışsın ellerine yüreğine sağlık🌺🦋🥰
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim 🙏🙏
SilHarika Emin
YanıtlaSilSüper anlatmışsın
YanıtlaSil