Reyting etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Reyting etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mart 2015 Salı

Survivor İsteksizler...

Günaydın dostlar.

İnanmayacaksınız ama televizyonda yine bir Survivor var. Aylin’in de burada olması sebebiyle son 3 akşamdır epeyce bir Survivor seyrettik. Bu herhalde 1300’üncü program olsa gerek. Oturup saatlerce baştan sona seyretmesek te, kanallarla oynarken program hakkında epeyce bir bilgimiz oldu.
Yine her zamanki gibi iki takım var ve bu sefer ki programın adı, Survivor All Star. Her ne kadar adı yıldızlar yarışması olsa da, gerçek adı Survivor İsteksizler olmalıymış. Bilhassa ünlüler takımı nasıl isteksiz anlatamam. Pascal Nouma, Emenike’nin ikiz kardeşi ruh hali içine girmiş, geçen yılların şampiyonları da, elensem de bu dertten kurtulsam havasındalar.


Takım demişken, Survivor takımları da bizim Süper Lig takımları gibi. İçinde yabancılar var, Avrupa doğumlu gurbetçiler var ve de Anadolu çocukları var. Programda 13 çeşit Türkçe konuşuluyor. Bir birleriyle anlaşabiliyor olmaları büyük başarı.

Bilhassa ünlüler takımı, Fenerbahçe’nin forvet hattı gibi. Ne bir arzuları var, ne bir motivasyonları var, ne de enerjileri var. Adaya geldiğinden beri güneşlenmekten başka bir işe yaramayan eski futbolcu, haftanın şampiyonu oldu ve dokunulmazlık kazandı.

Ayrıca siz ünlüler takımı dediğime bakmayın. Bir iki futbolcu ve bir milli atlet dışında gerisinin ünlü olmasının nedeni daha önce Acun’un herhangi bir programına katılmış olmaları. Acun ile bir yerlerde dirsek teması kurabildiyseniz ünlü tarifesinden bu programa katılabilirsiniz.

Gönüllüler takımında durum biraz daha iyi ama orada da geçmiş yıllardaki hırsları yok. Aslında insanları çok ta kınamamak lazım, her şeye rağmen bu kolay bir yarışma değil. O şartlarda aylarca yaşayabilmek herkesin harcı değil. Öyle bir adada 5 yıldızlı otelde bile kalsanız bu kadar uzun süre kalamazsınız…

Açlık ve isteksizlik insanların sinir katsayısını hızla yükseltiyor. Aç oldukları için oyun kazanamıyorlar, oyun kazanamadıkları için de aç kalıyorlar. Ben daha önceki yıllarda da programı izlemiştim ama hiç bu kadar, bitse de gitsek havası görmemiştim. Elenip adadan giderlerse (birkaçı dışında) çok mutlu olacakları kesin…
Programın reytingleri nasıl bilmiyorum ama geçmiş yıllardaki seyir zevki ve mücadelenin olmadığı kesin. Bu seneye özgü gözlemlediğim bir diğer konu da takımların eşit kurulmamış olması. Takımlardan bir tanesi çok zayıf kalmış…

Bildiğiniz gibi bu yarışmacılar daha önce bu yarışmaya katılanlar arasından seçilen en iyiler. Madem bu kadar isteksizler neden o zaman bu yarışmaya tekrar katıldılar diye soracaksınız. Cevap veriyorum, tabi ki Acun ile kötü olmamak için.

Bunların birçoğu Acun sayesinde meşhur olmuş ve para kazanmış insanlar. Siz olsanız bu ilişkiyi bozmak ister misiniz? Yolda bakkala giderken Acun ile selamlaşsan köşeyi dönüyorsun. Ben de bir yerlerde rastlayayım diye uğraşıyorum ama hiç karşıma çıkmıyor.

Bir yarışmaya katılan, bir bakıyorsun iki hafta sonra şampuan reklamına çıkıyor veya dizinin birinde Hürrem Sultan’ın saçlarını yıkıyor. Bir sonraki aşamada da kendi programlarını sunmaya başlıyorlar. Böyle bir olanak varken sen olsan bu insanla kötü olmak ister misin?
Hepsi, giderim biraz takılırım, Acun’u da kızdırmadan idare etmeye çalışırım havasında.

Bilmiyorum kaç yıldır bu program var ama katılanlara da, izleyenlere de kabak tadı verdiği kesin. Önceden çekilen bir programda, daha sonra izleyenlerin verdiği oylar nasıl devreye girebiliyor, onu da anlamış değilim…
Ben bu sabah kısıtlar teorisi üzerine çalışıyorum, işin o kısmını da Acun düşünsün…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

4 Kasım 2014 Salı

Edepsizliğin Prim Yaptığı Günler...

Dün sabahki yazımda akşam yemeklerini nasıl televizyonun karşısında piyasaları ve haberleri izleyerek yediğimden söz etmiştim ama işin gerçeği şu ki, çok fazla izlemesem bile televizyon diğer saatlerde de genelde açık oluyor.

Sabahları birçok işim olduğu için, sabah yazılarıydı, piyasalardı, yürüyüşlerdi derken televizyonu açmaya pek bir zaman kalmıyor ama genelde öğleden sonra 3 gibi televizyonu açıyorum. Bir kere açıldı mı da genelde yatana kadar bir daha da kapatılmıyor.
 
Televizyon açık olunca da, her ne kadar başka bir iş yapıyor da olsan ister istemez insanın gözü oraya kayıyor. Dikkati çekecek bir şey duyuyorsun ve hemen kafanı çevirip bakıyorsun.
Bu süreç içerisinde aklınıza gelebilecek her türlü program var. Kayıp arayanları var, insanları evlendirenleri var, cinayetleri çözenleri var, yarışmalar var, açık oturumlar var, göbeğinizi nasıl eriteceğinizi yazanlar var, insanlar baştan yaratanlar var, gerçek arı balının faydalarını anlatanlar var ve kirpilerin neden yılanları takmadığını anlatanlar bile var.

İzledikçe görüyorum ki, bu programların en makbul zamanları didişme anları. Edepsiz yarışmacıların veya katılımcıların birbirleri ile didişmeleri tadından yenmiyor. İzleyenlerde memnun oluyorlar, program yapımcıları da, bu programlara reklam verenlerde, hepsi çok memnun bu durumdan. Bu topraklarda didişme ve edepsizlik muazzam prim yapıyor.

Gözlemlediğim bir başka konuda tartışmaların, münakaşaların her gün dozu artıyor ve seviyesi düşüyor. İnsanlar birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlar. Bugün dünyanın en büyük aşkı bizim diyen evlenme adayları, ertesi gün gelip birbirlerine söylemediklerini bırakmıyorlar.

“En güzel benim tarzım” yarışmasının katılımcıları neredeyse saç saça baş başa kavga etmek üzereler ama sunucudan tek bir müdahale gelmiyor. Hiç karışmıyor ve yesinler birbirlerini diye bekliyor. Neden mi? Çünkü bu işler prim yapıyor, reyting getiriyor, para getiriyor.

Her programda yaşananlar aynı. Yarışmacılar veya katılımcılar birbirleri ile didişirken, en ağır lafları söylerken programı sunanlar kesinlikle müdahale etmiyorlar. Sonuna kadar bekliyorlar. Ayrıca çok isteseler bu tip insanları bir sonraki gün programa çıkarmayabilirler ama bilhassa çıkarıyorlar, zira parayı bunlar kazandırıyor.
Halkımıza her zaman bu tipler cazip geliyor. Bir program yapıp dünyanın en cici yarışmacılarını oraya oturttursanız kimse seyretmez. Düzgünlük, doğruluk, efendilik bu devirde ilgi çekmiyor. “Hepinizi katlarım, sonrada paspas gibi ezerim” diyen yarışmacı her zaman halk oylamasında birinci oluyor.
Sırf reyting gelsin diye didişmelerin, kavgaların körüklenmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Bu programlarda kullanılan düşük seviyeli sataşmalar, milyonlarca insana örnek oluyor ve bu tipler popüler oldukça, diğerleri de bu durumu matah bir şey zannetmeye başlıyor.

Ömrünün çoğunu televizyon karşısında geçiren bir toplum olduğumuz için, bizim gibi coğrafyalarda televizyon yayıncılığının çok daha hassas bir konu olduğunu düşünüyorum. İnsanlar edepsiz futbolcuyu veya yarışmacıyı kendine örnek alıyor.

Çok şey istemiyorum. Sadece, edepsizliğin para etmediği günler görmek istiyorum ama ne yazık ki sokağın ivmesi o yöne doğru değil…