Son 2-3 gündür hem
ziyaret hem ticaret kapsamında Ordu – Giresun arasında gittik geldik. Sevgili
kardeşimiz Mahir sayesinde akşamları da Perşembe yaptık. Karadeniz’in hırçın dalgalarının
dibinde çok güzel yemekler yedik, sohbet ettik. İtiraf ediyorum, azıcık da
dedikodu yaptık.
Açıkçası ticaret
parametresinde sokağın durumu çok iç açıcı değil ama ziyaret kısmında her şey
çok güzeldi. En başta Ordu’yu çok beğendim. Bir Giresunlu olarak bizim
şehrimizin çok gerilerde kalmış olması beni çok üzdü. 3-4 yıl kadar önce
Giresun’a gelmiştim ama Ordu’yu görmeyeli çok uzun yıllar olmuştu. Hemşerilerim
bana kızmasınlar ama Ordu güzel bir tatil yöresi gibi bir şehre dönüşürken, biz
halen dağınık bir Anadolu şehri görünümümüzü korumuşuz.Babamın doğduğu, sülalemizin yarısının yattığı toprakları daha güzel bir duruma getirmemiz gerekiyor. Bizim çocukluğumuzda böyle bir fark yoktu. Yıllar içinde Ordu çok yol alırken Giresun olduğu gibi kalmış.
Ordu’nun bazı bölgeleri Eskişehir’i anımsatıyor, bazı bölgeleri de İzmir’in ilçelerini. Bizim otelimiz kumsala 50 metre uzaklıktaydı ve zamanımız olsa denize bile girmek mümkündü. Eskişehir kadar çok eğlence mekânı var mı bilmiyorum ama Ordu’da da her bütçeye göre imkân var.
Üniversite şehre
bambaşka bir boyut kazandırmış. Sahil Yolu’nu sahilden geçirtmeyen tek il
oldukları için de sahilin bütün güzelliğini muhafaza etmeyi başarmışlar. Çok
mücadele ettiler ama şehrin güzelliğini korumayı da başardılar. Çevre yolları
da yok zammetmeyin. Çevre yolunun bitmesine de az kalmış. Demek ki, sahili
mahvetmeden de bu yolu yapmak mümkünmüş.
Bütün sahil yürüme
yolları ve parklarla dolu. Çok güzel belirlenmiş bisiklet yolları da mevcut.
Kaldırımın diğer tarafında da aklınıza gelebilecek her türlü restoran ve kafe
yerini almış.
Bu kadar çok
restoranın olduğu bir ortamda Karadeniz pidesi yemeden olmazdı. Kaçarken,
göçerken bir öğlende onu da araya sıkıştırmayı başardık. Kocaman pide yağ gibi
gitti vallahi. Tabi ki deniz kenarında bir mekânda… Ordu – Giresun Havaalanı’nın bu bölgeye çok şey kattığı da çok net olarak görülüyor. Havaalanı’nın şehre çok yakın olması ve giriş, çıkışın çok kolay olması kullanımı kolaylaştırıyor. Sayısını bilmiyorum ama gün içinde epeyce de uçuş var. Deniz doldurularak yapılan minik havaalanı güzel olmuş.
Sahilde çok güzel bir
de futbol stadyumu var. Sahilin göbeğindeki çok değerli ve güzel alanlara böyle
bir stat yapmanın mantığını ben anlayamadım. Doğru dürüst futbol takımı bile
olmayan bir şehre çok modern bir futbol stadı yapılması bu ülkenin öncelikleri
arasında mıydı, onu da bilemedim. Bu konuyu işin uzmanlarına bırakıp Ordu’ya
dönüyorum.
Biz vakit bulup
çıkamadık ama Boztepe’ye insanları çıkaran teleferik de şehre ayrı bir güzellik
katmış, baktığınız zaman sırıtmıyor. Boztepe’den aşağıya atlayıp kanatlarıyla
kumsala inenler de merkeze bir tatil beldesi havası veriyor. Deniz temiz,
kilometrelerce uzayıp giden kumsalların birçok noktasından denize
girebilirsiniz.İlk satırlarımda da belirttiğim gibi Mahir’in orada olması bizim gezimize başka bir boyut kattı. Hem onunla zaman geçirerek mutlu olduk, hem de bize Karadeniz misafirperverliğinin bütün örneklerini gösterdi.
Bildiğiniz gibi çoban salatası konusu benim için önemli bir konudur. Topaloğlu’ndaki, yakınlardan toplanmış domateslerle yapılmış çoban salatasının ve muhteşem etlerin tadını Mahir olmasaydı hiç bilemezdik. Bu tip mekânlara ancak bilen biri sizi götürürse gidersiniz yoksa sokaktan geçerken görüp de sapacağınız yerler değil. Herkesin gittiği yerlere her zaman gidebilirsiniz, önemli olan herkesin gitmediği ruhu olan yerlere gidebilmek.
Başta Mahir olmak
üzere, uğradığımız her yerde bizi samimi yaklaşımlarıyla ağırlayan bütün dost
ve arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum...
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...