Çok uzun bir tatili
geride bıraktık ve son güne geldik. Ben de bu tatili Eskişehir, İstanbul ve
Ankara’ya dağılmış olarak geçirdiğim için çok fazla seyahat ettim ve çok fazla
araba kullandım.
Her 9 günlük tatilde
olduğu gibi yollar inanılmaz kalabalıktı, mola alanlarının birçoğunda bir çay
almak bile çok zordu ama bunların hepsinden önemlisi her yer çok pisti. Maşallah
yine her yeri çöplüğe çevirmeyi başardık. Bayramın son günü Gerede’de uğradığım
mekân pislik rekoru kırmak üzereydi. Hemen şunu da belirteyim; bu mekânın düzensizliğinden, temizliğinden ziyade bizlerin her şeyi yerlere atmasından, tuvaletlerin canına okumamızdan, araç park sahasını büyük bir çöp tenekesi zannetmemizden kaynaklanıyordu. Allah var, işletmenin sahipleri de etrafı temizleyelim diye yırtınmıyorlardı. Belki de “İyice içine etsinler de, en son herkes gittikten sonra temizleriz” diye karar aldılar. Temizlesen de 2-3 saat sonra aynı hale gelecek.
Yol kenarları, piknik alanları, otoparklar, sahiller, kumsallar her yer ama her yer pislik içindeydi. Bu tatilde içimizdeki çöp canavarı uyandı, her yeri çöplüğe çevirdik. İşin en ilginç yanı da bu pisliğin içinde oturup piknik yapmaktan, denize girmekten, yemek yemekten bir gram rahatsız olmamamız.
Yollarda çok fazla gurbetçi kardeşimiz vardı. Beni üzen en büyük noktalardan biri de bu kardeşlerimizin davranışları oldu. Biz Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızdan orada yapamadıklarını burada yapmalarını değil, düzene, temizliğe, kurallara önem veren ülkelerde yaşayan insanlar olarak yurda geldiklerinde hepimize örnek olmalarını bekliyoruz.
Sapanca Otoyolu’nda Almanya plakalı beyaz bir Mercedes’in camından yolun ortasına atılan yarı dolu patates cipsi torbası öyle canımı sıktı ki, bu amcalara hiç yakıştıramadım. Bu amcalar muhtemelen Almanya’da doğmuş büyümüşlerdir, böyle öğrenmedikleri de kesin; peki bu ülkeye gelince bu davranışlar nedendir? Yazık değil mi bu ülkeye? Çöplük mü burası?
Trafikten bezince yol
kenarındaki çimlere veya su kenarlarına çadır kuran vatandaşlarımızın durumları
da bir başka konuydu. Anlıyorum 25-30 saattir yollarda hayattan bezdiniz ama
yine de trafikte yaşanan sıkıntılar çadır kurduğumuz alanları rezalet bir
biçimde bırakıp gitmek için bir neden olamaz. O çadırları kurmak için
harcadığımız enerjinin çok daha azıyla etrafa yaydığımız çöplerimizi de
toplayabiliriz.
Hepimizin bu durumdan
mutsuz olması gerekiyor. Ellerine torba alıp etrafı temizlemeye çalışan birkaç
insanın çabasıyla bir yere varamayız. Dinimizden başlayarak, medeni yaşam
kurallarına kadar her şey bize temiz ve tertipli olmayı öğütlüyor. Hiçbir yerde
“Gittiğiniz yerlerin canına okuyun, pislik içinde bırakın” şeklinde bir yazı
veya bir kural göremezsiniz.
Pislik içinde, çöp
tenekesi gibi bir ortamda denize girmenin, yemek yemenin, kamp yapmanın
hepimizi rahatsız etmesi gerekiyor. Rahatsız olmuyorsak sorun bizdedir.
Belediyeler ellerinden geleni yapıyorlar ama “herkes kapısının önünü temizlerse
bütün şehir temiz olur” yaşam şeklini oturtamazsak sadece idarenin çabalarıyla
bir yere varamayız.Geçmiş yıllarda bir Avrupalı çiftin yerlere sigara attığını görüp büyük münakaşa etmiştik. “Sen ülkende sigaranı yerlere atıyor musun?” diye sorduğumuzda da; “Adam bana “Burası Türkiye” demişti. Biz kendi ülkemizi çöplüğe çevirirsek, gelir elin oğlu da hemen adapte olur. Kimsenin sigarasını yere atmadığı bir ortamımız olsa gelip o da atamaz.
Bu iş hiçbirimize
yakışmıyor. Yaşadığımız, gezdiğimiz, oturduğumuz alanları çöplüğe çevirmeyelim.
Etrafımıza duyacağımız saygı, kendimize duyacağımız saygıdır. Kendisine saygısı
olan insanlar pislik içinde, çöplük gibi bir ortamda yaşamayı kabul
etmemeliler.
Dediğim gibi,
hiçbirimize yakışmıyor, hele hele Avrupa’da doğmuş büyümüş kardeşlerimize hiç
yakışmıyor. Dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan her vatandaşımızın oralardan bir
şeyler öğrenip ülkemize değer katmak gibi bir görevi var…Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder