Bizim çocukluğumuzda
durum böyle değildi. Sebze, meyve, hububat anlamında hiçbir sıkıntısı olmayan
bir ülke olduğumuz için, insanlar soğan ve patatesin yüzüne bile bakmazlardı.
Unutmayalım ki, bu konularda kendine yetebilen yedi ülkeden bir tanesiydik.
O dönemlerde, bu
ürünleri yurtdışına satabilmek konusunda çok başarılı değildik ama rahmetli
babam bile, “Satmamız şart değil, satamıyorsak da oturup yeriz” derdi. Sonuçta
elindeki ürünler her zaman lazım olan bir değerdi.Zavallı soğan ve patates hiç sorun çıkartmazlardı. Genelde pazarın içinde bile yer bulamazlardı. Pazarın güzel yerleri her zaman daha pahalı meyve ve sebze satanlara, bir de yün donculara ayrılırdı.
Emek Mahallesi’nde her salı günü pazar kurulurdu ve soğan patates satan yaşlı amca her hafta pazarın girişinde olurdu. Meraklı bir yay burcu olarak sorduğumda da, “Biz o kadar önemli bir ürün satmıyoruz, hem fiyatı çok ucuz, hem de çok ağır; o yüzden pazar girişi bizim için çok uygun” demişti.
Soğan Türk mutfağının olmazsa olmazlarından bir tanesi olmasına rağmen hiç saygı görmezdi. Patatese de ekonomik doyurucu yemek olarak bakılırdı. Patates yemeği (çok da severim) birçok aile için cankurtarandı. Bu konulardan hiç anlamam ama muhtemelen içinde soğan da vardı.
Soğan ve patates her zaman "Olsa da olur, olmasa da olur" muamelesi görürlerdi. Neden? Çünkü her zaman varlardı. Yaşlı amcanın bir gün orada olmayacağı veya manavda soğan, patates kalmayacağı kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi. “Günün birinde biz yurtdışından soğan ithal edeceğiz” deseniz, millet neresiyle gülerdi sabah sabah söylemeyeyim.
Genelde bu konularda,
bu ülkede üç ayrı gündem vardı. Yeşilbiber her sene zam şampiyonu olurdu, yeşil
erik ilk çıktığı zaman çok pahalı olurdu ve arz fazlasından üreticiler domates,
şeftali vb. ürünleri denize dökerler, ya da yollarda ezerlerdi. O zamanlar
ananas, mango gibi şeyleri yemeyi bilmiyorduk.
Peki, soğan ve patates
neden bugün bu kadar çok konuşuluyor? Sorun oldu da ondan, değerleri arttı da
ondan, erişilmez oldular da ondan, yemekler soğansız tatsız olmaya başladı da
ondan, patates yemeği ucuz olmaktan çıktı da ondan… Herkes değerlerini anladı.Her zaman belirttiğim gibi, hayatımızdaki her şey aslında beş, altı temelin üzerine oturuyor. İster semt pazarları olsun, ister çalışma ortamları hiçbir şey fark etmiyor. Her ortamın kendi soğanı, patatesi var.
Şirketler soğan ve patates ile dolu. Bu insanlar her yemeğin içinde oldukları halde, hiçbir zaman saygı görmezler. Semt pazarı girişinden daha öteye gidemezler. Aynı soğan, patateste olduğu gibi bunların da yükleri ağırdır.
Her yemekte oldukları
halde, genelde "Olsa da olur, olmasa da olur" muamelesi görürler. Zavallı
soğanlar her yemeğe kesilip, biçilip, doğranıp yetişeceğim diye yırtınırken,
sigara odalarında mangonun faydaları üzerine kulis yapanlar işi götürürler.
Patates yemeğine kimse
tenezzül etmez. Patates hakkında yetmiş çeşit eleştiri duyarsınız. Çok kolay
bulunduğu ve hiç sorun yaratmadığı için, kimsenin zavallı patatesin varlığından
haberi bile yoktur.
Herkes mangonun
renginin bir ton açılması, ananasın bir gram kilo kaybetmesi sorunlarıyla
uğraşıyordur? Neden? Herkesi tropik meyveler olmadan şirketlerin ayakta
kalamayacağına inandırmışlardır da ondan… Herkes onların derdinin peşindedir.
Soğanları, patatesleri
kenara atmayalım, her işe koşuyorlar ve sorun çıkartmadan işlerini yapıyorlar diye değerlerini
küçümsemeyelim. Döviz ile alınıp satılanların sürekli ilerleyişini görmek, çalışkan soğan ve patateslerin kaderi olmasın. Bir gün bulunamadıkları zaman, mango ile yemek pişiremezsin.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...