Şarkılarımızdaki,
rüyalarımızdaki yaz yağmurları artık kâbus yağmurlarına dönüştü. “Hiç
görülmemiş miktarlardaki yağış” cümlesinden de çok sıkıldım. Her şeyin hiç
görülmemişini gördüğümüz günlerde, doğal olarak yağmurun da hiç görülmemişini
göreceğiz.
Her şey değişiyor da,
yağmur neden değişmesin? Penceremden baktığım zaman hiç görülmemiş miktarlarda
çirkin beton görürken, hiç görülmemiş boyutlarda yok olan yeşil alanları
görürken, çıkar çatışmaları zirve yapmışken; yağmurun da bu değişime ayak
uydurması normal değil mi?Almanya’da, İngiltere’de, Orta ve Kuzey Avrupa’nın her yerinde adeta bahçe sularcasına yağan yağmur, bizim ülkemizde neden hiç görülmemiş boyutlara ulaşıp insanların ölmesine neden oluyor? Oraların yemyeşil olmasının bunda bir etkisi olabilir mi? Bizde yağan yağmur değil artık, o bir doğal afet. Ebe Nine’nin bahçesindeki saksılar yağmurun düzenli yağmasını sağlayamıyor.
Her gün ayrı bir sel felaketi duyuyoruz. Araklı’daki sel baskınında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. “Sahil yolu gereksiz bir yatırımmış, sellere de bu neden oluyormuş”. Bu zihniyet zamanında Boğaziçi Köprüsü’nün yapılmasına da karşı çıkmıştı. “Hele üç şerit olması çok gereksiz” diyorlardı.
Yolla filan alakası yok. Doğu Karadeniz’in doğal yapısından kaynaklanan gerçekler ve bu konuda hiçbir önlem alınmaması, çarpık yapılaşma, yanlış yatırımlar her sene bu bölgede sellere neden oluyor. Dağlardan gelen sel suları önüne katıp her şeyi götürüyor, ya da uygun bir alanda biriktirip ciddi boyutta zarara neden oluyor.
Hadi Doğu Karadeniz’de dağlardan akan sular var, Trakya’daki tren kazasında sorun neydi? Demiryolunun altındaki toprak akıp gitti, raylar ortada kaldı. Raylar da ortada kaldı, ailelerde. Yazık değil mi bu insanlara? Hayat bu kadar ucuz mu?
Trakya olayından ve
hayatlarını kaybeden onca vatandaşımızdan bir ders çıkardık mı? Tabii
çıkarmadık. Gidip de dağ başında bir yerlerde menfez çalışması yapmanın siyasi
bir getirisi yok. Para, sürekli olarak havaalanı, köprü, tünel, otoban gibi
algı yönetimine destek olacak konulara yatırılıyor. Dağlardan akan sular da her
sene kardeşlerimizi öldürmeye devam ediyor.
“Ders çıkartmadık”
dedik. Çıkartmış olsaydık; daha iki gün önce Arifiye’de yüksek hızlı tren
raylarının altındaki toprak, sel sularına kapılıp gitmezdi. Allah’tan trenler
gelmeden fark edildi de büyük bir trajedi önlendi. Çok kısa bir sürede de tamir
edilip ulaşıma açıldı. Bu da demek oluyor ki yine eski durumuna getirildi.
Görülmemiş boyutlarda yağmur yağdığı ilk gün, yine akıp gidecek.Her zaman söylüyorum; yağmur sularının toplanması konusunda bir tane bile altyapısı düzgün ilimiz, ilçemiz yok. Böyle deyince de, herkes bana Eskişehir’i örnek gösteriyor. Dostlar, ne yazık ki Eskişehir’de de sorun var. Defalarca kavşaklarda, altgeçitlerde su biriktiğini gördüm. Geçen sene temmuz ayında (tam hasat zamanı) Eskişehir’de on sekiz gün yağmur yağdı. İç Anadolu Bölgesi için temmuz ayında otuz bir günün on sekiz gününde yağmur yağması normal bir iş mi?
Başkentimiz Ankara’da daha geçen hafta Etimesgut ve Sincan’da yaşanan sel baskınları, yine çok büyük zarara yol açtı. Alt geçitlere akan tonlarca su, insanlara çok zor anlar yaşattı. Yollarda akan suları hepimiz televizyonlarda izledik. Daha büyük kayıplar yaşamadıysak, Allah babanın bizi koruması yüzündendir.
Mersin ve ilçelerinde
iki gün önce sel felaketi yaşandı ve birçok küçükbaş hayvan telef oldu.
Yollardaki çökmeleri, akıp giden toprakları filan hiç yazmıyorum; onlar artık
hayatımızın olağan gelişmelerinden.
Bu kayıplar ve sel
baskınları, bu sabah aklıma gelenler. Düşünsem birçok örnek daha bulabilirim.
Madem yağmurları bu duruma getirdik, o zaman bizim de hiç görülmemiş yağmurlara
göre altyapımızı yapmamız gerekiyor. Kibrit kutusu büyüklüğünde mazgallarla bu
iş yürümez. Gerçi olan da pislikten tıkanmıştır ama o da ayrı bir sabahın
konusu.
Amerika’da her
ilkbaharda tonlarca kar çok kısa bir sürede eriyor ama hiçbir yeri sel
basmıyor. Neden? Altyapıyı düşünerek kurmuşlar da ondan. Kaldırım
kenarlarındaki su toplama kanalları o kadar büyük ki, bizde olsa içine gitmedik
şey kalmaz.
Uzun yılların
sorunları bir günde çözülemez ama bütün belediye başkanlarımızdan bu konuya el
atmalarını, yavaş da olsa çözüm üretmelerini bekliyoruz.Sağlıklı kalın, mutlu kalın…