11 Haziran 2019 Salı

Günaydın...

Günaydın dostlar…

Sabahın erken saatlerinde Atatürk Havalimanı’na indiğim günlerden birinde, orada çalışan bir görevliye bir şey sormam gerekti. “Günaydın” deyip sorumu sorduğumda, adamcağız “Bu sabah en az kırk kişi bana bir şeyler sordu ama ilk defa siz günaydın dediniz” demişti. Üzerinden çok uzun yıllar geçmesine rağmen, görevli amcanın mutlu oluşu halen gözlerimin önünde duruyor.
Kabul edelim ki, günaydın demeyi (hatta selam vermeyi) çok da sevmeyen bir milletiz. Hele de sabahın erken saatlerinde iş yerlerinde şansınızı hiç zorlamayın, boş bakışlarla yanınızdan geçer giderler. Neden cevap vermiyorlar? Öyle bir alışkanlıkları yok da ondan.


Aslında tek sorun günaydın değil. “Hayır” demeyi, “Olmaz” demeyi de çok güzel beceremiyoruz. Çoğu zaman karşı taraf kırılmasın diye kaçamak ve hiçbir anlamı olmayan cevaplar vermeye çalışıyoruz. Buradaki hile; “Hayır” demeden hayır diyebilmekte ve konuyu muallakta bırakmaktadır. Bunu iyi başaranlar iş hayatında çok ciddi yol alırlar.

Apartmanın asansöründe birçok insanla karşılaşıyorum ama genelde kimse günaydın veya merhaba demiyor. İlk önce ben söylersem, insanlar da ayıp olmasın diye zoraki bir cevap veriyorlar.

Bizim böyle bir alışkanlığımız yok, Amerikalıların da çok fazla var. “Günaydın” derler, beş dakika sonra seni tekrar görürlerse bir daha derler. Aslında bir kere yeter ama genelde bizim insanımız onu bile demez.

Hele bir de karşı cinse dediyseniz, kafasından geçen ilk düşünce, “Sabah sabah bana neden yılışıyor?” sorusudur. Erken saatlerde işe gitmeyi seven ve de sabah kalkmak ile ilgili hiçbir sorunu olmayan ben, “Günaydın”, “Merhaba” demeyi de severim. Allah’a şükür, saatten bağımsız olarak keyfim de hep yerindedir.

Eski iş yerimde, yine sabahın erken saatlerinde kızcağızın birine günaydın dediğimde, “Sabahın bu saatinde nedir sizi bu kadar mutlu eden şey?” diye bana çıkışmıştı. Günaydın demeyi o kadar olağanüstü bir durum olarak görüyor ki, “Bu sabah adam çok mutlu, ondan bana günaydın dedi” diye düşünüyor.
Bilmez ki, ruh halin ne olursa olsun, işyerinde, okulda, orada, burada karşılaştığın insanlara “Günaydın” demek, selam vermek en temel insanlık vazifelerinden biridir. Ayrıca karşındaki insan da kendini iyi hisseder.

Düşünün; siz insanın birine selam veriyorsunuz, “Günaydın” diyorsunuz, o da “Allah cezanı versin” bakışlarını sana fırlatıp yoluna devam ediyor. Bu gibi durumlarda beni gülme tutuyor ama birçok insan kendini kötü hisseder. En kötüsü de hiç duymamış gibi gidenler. Arkalarından gidip, “Duymadın mı; yoksa bu senin genel asosyal, kaba ruh halin mi?” diye sormak istiyorum. Tabii böyle bir durumun altında yatan genel mesaj da, “Ben sana günaydın demeye bile tenezzül etmem”.
Sabahları ağzımızı açmak istememizin nedenlerinden biri de, akşam geç yatıyor olmamız. Kardeşim yarın sabah iş var, gece kuşu gibi oturmayın da yatın. Çalıştığım dönemlerde erkenden yatardım. Uykusunu alamamış insan ertesi sabah sevimsiz ve isteksiz oluyor.
Bir diğer neden de, çok yüksek oranlardaki sigara ve kahve içimi. “İlk kahvemi/sigaramı içmeden bana kimse bulaşmasın” şeklinde lafları çok duymuşumdur. Güzel söylüyorsun da, biz şu anda rastlaştık, sana günaydın diyebilmek için ilk sigaranı içmeni mi bekleyeceğim?

Şahsi görüşüm, “İyi akşamlar” demek konusunda daha başarılı olduğumuz yönünde. “İyi akşamlar” saati geldiğinde keyfimiz daha yerinde oluyor. Düşünsenize; okul/iş bitmiş, sigara içilmiş, kahve içilmiş, Ebe nine izleme saatimiz gelmiş, artık “İyi akşamlar” dememek için hiçbir nedenimiz yok.

Günaydın stoklamayı bırakalım, zira hiç bitmeyecek kadar çok var. Her sabah sık sık kullanabilirsiniz. İşyerinde, okulda, asansörde, her neredeyseniz gördüğünüz insanlara “Günaydın” demeyi deneyin, bakalım ne olacak?
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder