Son günlerde çok fazla
televizyon programı izledim. Tatildi
(gerçi bana her gün bayram), yılbaşıydı, soğuk havaydı derken, bir de baktım ki
izlemediğim, daha doğrusu görmediğim program kalmamış. Kısa kısa baktığım için
çok da izlediğim söylenemez.
Televizyonların bazı
işlerimizi halletmesine alışmıştık ama benim uzak olduğum dönemde her işi yapar
hale gelmişler. Eskiden sadece gelin, damat bulurlardı ve birbirlerinden
elektrik almalarını sağlamaya çalışırlardı (en azından biz öyle zannederdik),
şimdi konu çok geniş bir yelpazeye yayılmış.Futbol öğreten programlar her yerde ve hiç bitmiyor. Futbol işini futbolculardan, teknik adamlardan, yöneticilerden, hakemlerden daha iyi bilen insanlar sürekli yorum yapıyorlar, eğitim veriyorlar. Eline sopayı alan geçiyor tahtanın başına, başlıyor ders vermeye.
Dedektif tutmanıza veya polise gitmenize hiç gerek yok. Çeşit çeşit kaybolanları bulma programları var. Hatta kendini zevkinize göre sunucu bile seçebilirsiniz. Karmakarışık ilişkiler, cinayetler, kaçırmalar, yaralamalar, doğumda karıştırılan çocuklar her ne sorununuz varsa hepsi aydınlatılıyor. Allah kimseyi muhtaç etmesin.
Yemek programları epeydir var. Ünlünün biri gidip her gün bizim gibi insanların evinde yemek yiyor. Anlayacağınız yemek yapma konusu da çözülmüş durumda. Bir sürü ağır eleştiri yapıldıktan sonra (nasıl olduğunu ben de bilmiyorum) ortam bir anda göbek atma yarışına dönüşüyor. “Sen kim o yemeği yapmak kim” gibi laf sokuşturmalar da hiç eksik olmuyor.
İnsanları eve davet etmek istemiyorsanız, stüdyo ortamında yemek yapabileceğiniz yarışmalar da var. Yeter ki siz niyet edin, yemek yapacak bir yeri muhakkak bulurlar.
Göbek atma
ortamlarında muhakkak şarkı söyleme de oluyor. Sonuçta amacımız yemek yapmak
değil, meşhur olmak. Sesinizi büyük kitlelere ulaştırabilmenin de çaresi
bulunmuş. Tek yapmanız gereken ünlülerin sizin sesinize dönmesini sağlamak.
“Şarkının hissini bize geçiremedin” derlerse, o zaman bittiniz. Hemen toparlanın
ve evinizin yolunu tutun.
Yemek programlarında
yedik yedik büyük beden olduk, şimdi ne yapacağız? O konuyu da dert etmeyin.
Büyük bedenlerin nasıl giyineceğine, nasıl yürüyeceğine, nasıl oturup
kalkacağına, nasıl birbirleri ile didişeceğine yönelik program da var. Alışveriş
yapsınlar diye her gün ellerine para verip sokağa salıyorlar; aldığınız
elbiseler, ayakkabılar, çantalar ve aksesuarlar da sizin oluyor.İnsanlar geldi yemekler yendi, ev battı; hemen “Temizlik Benim İşim” programına yönelmemiz gerekiyor. Programın formatını bilmiyorum. Onların işi olduğuna göre gelip temizliyorlar herhalde. Allah var, Amerika’da okul yıllarında yurtları temizlediğimiz dönemlerde ben de çok iyi temizlik yapardım. Bağlı bulunduğumuz şef biten her odayı kontrol ederdi ve gülerek “Burada ameliyat mı yapacağız?” diye espri yapardı.
Temizlemek ayrı bir konu; ya eviniz çok eskiyse ne yapacağız? Sorun yok. Biliyorsunuz bizim memlekette çareler tükenmez. Evinize gelip istediğiniz her odayı bedavaya yeniden yapıyorlar. Sizin tek yapmanız gereken şey, iş bittiğinde çok şaşırmış gibi yapmak.
En ilginç işlerden
biri de, yöneticileri ve/veya sahipleri tarafından içine edilmiş restoranları
ve otelleri kurtarma programları. Bu işleri çok iyi bilen bir amca geliyor, iki
saat içinde sizin oteli kurtarıp gidiyor.
Bu kadar işten sonra
herkes çok yoruldu. Kimse tatile gidemiyorum diye üzülmesin. Biraz
sabrederseniz Acun ağabeyiniz sizi altı aylığına tropik bir adaya götürür.
Kendinizi ılık kumlarda yatıyormuş gibi hisseder, bütün yorgunluklarınızı unutursunuz.Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder