“Evde kedi mi
besliyorsunuz?” diye soranlara, “Hayır, o bizi besliyor.” diye cevap veriyorum.
Evin sahibi biz değiliz ki kedi her şeyi sahiplendi. Biz de onun lütfettiği
ölçülerde yaşıyoruz. Zarar verdiği eşyalardan filan da hiç bahsetmiyorum.
Atasözü ne diyordu? “Gülü
seven dikenine katlanır.” şeklindeydi galiba. Biz de kedi sevdiğimiz için
verdiği ve verebileceği bütün zararlara katlanıyoruz. Kedinin suratında ve
zihninde “Bütün eşyalar benim, istersem de zarar veririm.” şeklinde bir ifade
var.Eşyalara zarar vermesi tamam da yanından geçerken durup dururken hırlayıp, küfretmesine bir türlü alışamadık. Ne zaman yanından geçmeye niyetlensek sinirlerinin yatışmasını bekliyoruz. İşin kötü tarafı; gidip kenara, köşeye de yatmıyor. Her zaman kapının ortasına yatıp kaplan gibi poz veriyor. Suratında da “Yiyorsa gel de geç.” bakışı.
Kediler %90 kaplan soyundan geliyormuş ama bence kaplanlar bizim kedinin soyundan geliyorlar. Zaman içinde sıcak havada uysallaşmışlar.
İş sadece eşyalarla da bitmiyor. Yüksek sesle müzik dinleme günlerimiz de çok geçmişte kaldı. Kedinin başı tutuyor, ters ters bakıyor. O sesleri benim çıkarttığımı düşünüp gelip bana hırlıyor.
Kedinin evin sahibi olduğu konusunda sohbet ederken içeri Perin girdi. “Evin sahibi olması ayrı bir konu, onlar zaten bizi kedi olarak görüyorlar.” dedi. Bu yaşa geldim hiç böyle bir şey duymamıştım. Duymadığım gibi kedilerin bizi nasıl gördükleri konusunda bir araştırmam da olmamıştı.
Şaşkın şaşkın
birbirimize bakarken, “Onlar bizi iri, tüysüz, beceriksiz kediler olarak
görüyorlar.” diye devam etti. İki dakikalık bir sessizlikten sonra gülmekten
öldük. Bu kadar yıl hakkımda söylenmeyen şey kalmamıştı ama kimse bana “İri,
tüysüz, beceriksiz kedi.” dememişti.
Böyle bir şey
söylediğine göre, Perin bu açıklamayı muhakkak bir yerde okumuştur veya
duymuştur. Sürekli araştıran biri olarak duymasa söylemez.
Doğru mudur
bilmiyorum. Konunun uzmanı olan arkadaşlar varsa yorumlarını duymaktan mutlu
oluruz. Koltuktan koltuğa atlayamıyoruz, dolapların tepesine çıkamıyoruz diye;
ne beceriksizliğimiz kaldı ne de hantallığımız. Ayrıca kafanı 180 derece
arkaya çevirebilmek o kadar da havalı bir şey değil. Diğer yapabildiği şeylere
değinmek bile istemiyorum.
Şımarık kedi bütün gün
yatsın; Emin parayı kazansın, mamasını alsın, kumunu alsın, veteriner amcaya
götürsün, tırnaklarını bile kestirsin, su kabını sürekli doldursun sonra da
beceriksiz Emin olsun.
İstesem ters dönmüş
kara böcek gibi ben de kollarımı ve bacaklarımı havaya kaldırarak yatabilirim
ama yapmıyorum. Benim yatışım kedinin yatışı kadar sevimli olmayabilir ama çok
istesem yapabilirim. Besle kediyi on kilo olsun derler ya bizde tam da öyle bir durum var. Besledik besledik mutasyon geçirip koyun oldu. Sevgili kardeşlerim Gökçe ve Ozan’dan geçmişte kedilerine "koyun" dediğim için özür diliyorum. Yarın ne olacağı hiç belli olmaz, “Ne oldum?” demeyeceksin. Motorun içine sıkışan 250 gram kıyma büyüklüğündeki kedi iki yılda on kilo oldu.
Umarım bir sabah
uyandığında, iyice niyeti bozup “Çok beceriksizsiniz, ben artık size tahammül
edemiyorum.” diyerek bizi kapıya atmaz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Emin abicim :):):)
YanıtlaSilAma çok tatlılar. Dünyanın en güzel yaratığı
YanıtlaSilBence de dünyanın en güzel yaratığı..
SilGünaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Koyun kardeşe selamla! Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
SilAşk demek KEDİ demek..
YanıtlaSilGerçekten de öyle. Ben bütün hayatımı kedilerle geçirdim.
Sil