22 Şubat 2014 Cumartesi

Doksan Dakikada Bitmiyor

Günaydın Dostlar,

Bu akşam büyük derbi var. Türkiye’nin iki güzide kulübü karşı karşıya geliyor. Maç doksan dakika, hadi bilemediniz doksan beş dakika oynanacak ve bitecek.


Aslında işin doğrusu, maçlar artık doksan dakikada bitmiyor. Maç biter bitmez ikinci bir maç başlıyor. Gelişen teknoloji ve sosyal platformlar, maçların doksan dakikada bitmesine ve yaşanan her şeyin sahada kalmasına müsaade etmiyor. Adam giriyor soyunma odasına, daha formasını bile çıkarmadan karşı tarafı kızdıracak paylaşımlar yapmaya başlıyor.

Artık sadece gönül verdiğin renkleri efendice desteklemek ve birazcık da eğlenmek için maça gitme dönemi bitti. Olay bambaşka bir boyuta geldi. Kocaman bir tabletten bir parça çikolata satın alma günleri de çok gerilerde kaldı.

Bunun en büyük nedenlerinden biri, bu işin artık çok büyük bir endüstri olması ve çok büyük rakamların konuşuluyor olması. Para bu kadar büyük olunca ve kazanılan her maç milyonlarca lira olunca da maç kazanmak için yapılabilecek her şey de daha bir kabul görür hale geldi. Hakemi yanıltmak için üfleyince beş takla atan oyuncu belki de soyunma odasına girince etrafındakilerden takdir görüyordur. “Süperdin ulan harika yedirdin hakeme o düşmeyi.” filan gibi yorumlar muhakkak yapılıyordur. Zira kazanılacak bir penaltı, bir serbest vuruş o takım için milyonlarca lira demek olabiliyor.
 
Ülkemizde her alanda yaşanan kutuplaşmalar, doğal olarak futbol konusunda da yaşanıyor. Her zaman bir rekabet vardı ama işler hiçbir zaman bu boyuta gelmemişti. Nefret o kadar büyük ki, artık misafir takımların taraftarları, (ev sahibi takımın taraftarları onlara saldırmasın diye) deplasman maçlarına bile gidemiyorlar.

“Büyük para” dedik. Tabii para büyük olunca oyuncuların aldıkları ücretler de büyüdü ve aldıkları paralarla doğru orantılı olarak şımarıklıkları ve saldırganlıkları da arttı. Ortamı germekteki en büyük unsurlardan biri de sabah yataktan gergin bir ruh haliyle kalkıp saldıracak yer arayan futbolculardır.
Maçlarda birçok şey yaşanıyor. Kolay değil averaj bir futbolcu maçta ve maç öncesi yapılan ısınma süresince on iki on üç kilometre kadar bir mesafe koşuyor. Bunun yazı var, kışı var çok da kolay bir iş değil. Maçı kazanmak istiyor, hırslanıyor ve geriliyor. Renklerin aşkı tamam da unutmayın bu işte büyük para da var. Maç esnasında ve sonrasında, soyunma odalarına giderken birçok şey söyleniyor ve yaşanıyor. Birkaç saat sonra da maçın heyecanı geçince bunların hepsi unutuluyordu.

Gelin görün ki günümüzde futbol yorum programları, artık bu yaşananların unutulmasına müsaade etmiyor. Maçın heyecanıyla söylenmiş veya yapılmış işleri altını çizerek, defalarca göstererek veya karşı taraf duymadıysa muhakkak duymalarını sağlayarak ortamın gerilmesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Maçın hakeminin evine gidip eşini taciz etmekten tutun da oyuncuların eşlerini, kız arkadaşlarını taciz etmeye kadar her şeyi yapıyorlar.

İşin garip yanı, bu programlarda genelde konuşulan konuların futbolla uzaktan, yakından alakası yok. Seyreden de “Bakalım bu akşam ne pislik çıkacak?” diye düşünerek seyrediyor.
Sizi bilmiyorum ama ben Ankara 19 Mayıs Stadı’nda hep bir arada maç izlediğimiz günleri çok özledim. Prizma içinde meyve suyu ve sosisli açmadan başka hiçbir şey yoktu ama sanki soğuk tahtaların üzerinde otururken daha mutluyduk, daha huzurluyduk ve en önemlisi karşı takımdan bu kadar nefret etmiyorduk. Şimdiki üç yüz beş yüz liralık koltuklar, futbolcular gibi bizi de mi şımarttı; gerginleştirdi acaba?

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
 

2 yorum:

  1. Prizma içindeki Meysu :)

    YanıtlaSil
  2. Daha yazının dumanı üzerindeyken burada resmi bulunan yakışıklı arkadaşlardan biri yine bizi şaşırtmadı :)

    YanıtlaSil