Kalpten sevinirdik,
çok da mutlu olurduk. Avrupa Kupası maçı olduğunda hepimiz o gün maçı olan
takımın taraftarı olurduk.
Radyodan maç
dinlediğimiz yıllarda, Göztepe’nin 1969 yılında Avrupa Kupası’nda yarı finale çıkmasına
çok mutlu olmuştuk. Fenerbahçe kazanmış gibi kutlamıştık. O dakikada, bizim
için hangi takımın sahada olduğu çok da fark etmiyordu. Önemli olan, bizim
takımlarımızdan bir tanesinin Avrupa’da bir başarı yakalamış olmasıydı.Halit Kıvanç’ın, Orhan Ayhan’ın, Necati Karakaya’nın anlatımlarıyla radyodan maç dinlemek bambaşka bir ayrıcalıktı. Sözlerindeki heyecanı sahadaki pozisyonlara yansıtmaya çalışmak herkesin hayal gücüne kalmıştı.
Göztepe, Avrupa kupalarında yarı final oynayan ilk takımımızdır. O yaşlarda Emin hiç İzmir’e gitmemişti, Göztepe neresi onu da bilmezdi ama Adnan Süvari’nin yönetimindeki Ali, Ertan, Gürsel, Halil, İhsan, Fevzilerin olduğu efsane kadronun Avrupa’daki başarılarından hepimiz mutlu olurduk, gurur duyardık.
Bu başarı, kadrosunda bir tane bile yabancı oyuncu olmadan yakalanmıştı. Bugün dahi kadrosunda hiç yabancı oyuncu olmadan Avrupa’da yarı final oynamış başka bir takımımız yoktur.
Severdik Göztepe’yi, sevinirdik başarılarıyla. Göztepe kalecisi Ali, milli takımın da değişmez kalecisiydi. Taraftarı olmadığım halde, benim duvarımda Fevzi’nin bir posteri asılıydı. Her yıl rahmetli Metin Oktay ile beraber gol krallığı yarışının içinde olurlardı ve genelde bir tanesi kazanırdı.
Bu kadar
sevilen ve başarılı bir takımın, üstelik de Türkiye’nin en büyük illerinden
İzmir’in çok da seyircisi olan bir takımının, bu hallere düşmesi de ayrı bir
başarı öyküsüdür ama o başka bir yazının konusu. Göztepe gibi Avrupa’da
başarıları olmasa da aynı durum Karşıyaka için de geçerli.
Ne oldu bize
de hiç tanımadığımız Göztepe’nin Avrupa’daki başarılarından mutlu olurken hiç
kimseyi sevmediğimiz bu günlere geldik. Emin, iyi bir Fenerli olarak Galatasaray UEFA kupasını aldığında bayram etmese de mutlu olmuştu. Bugün
artık neden mi mutlu olamıyoruz? Çok basit. Sebebi para. Günümüzde, Avrupa’da
bir maç kazanan takım artık öyle ciddi paralar kazanıyor ki kazanılan paralar da
diğer takımlara yol, su, elektrik olarak geri dönüyor!Günümüzde kulüplerin finansal yapısı, farkı yaratan en önemli parametrelerden bir tanesidir. Para çok olduğu zaman en iyi tesisleri de yapıyorsunuz, en iyi oyuncuyu da alıyorsunuz, en iyi teknik adamı da. Rakip takımın Avrupa’da maç kazanması demek, sana karşı maddi olarak güçlenmesi demek. Bunu da doğal olarak hiçbir taraftar istemiyor. Artık bu maçları bir milli maç havasına sokmanın da bir anlamı yok zira Avrupa maçlarında takımlar sahaya on bir tane yabancı ile çıkıyorlar. Bu ülkeden diye sahaya çıkan oyuncuların da %60’ı zaten Avrupa doğumlu.
Tuttuğu takım dışında bir takım Avrupa’da maç kazanınca artık taraftarların %90’ı mutlu olmuyor. Kutuplaşmalar, kulüpçülük, ortamı geren parametreler, yöneticilerin başarısızlıklarını örtmek için yaptığı maksatlı açıklamalar işi bu düzeye getirdi. Bir de tabii olayın muazzam maddi boyutu. Efendim her kazanılan maçın ülke puanımıza katkısı oluyormuş ve dolaylı olarak bizim tuttuğumuz takımlar da bu durumdan pozitif bir şekilde etkileniyormuş. İnanın bu hesaplar, formüller artık kimsenin umurunda değil. “Hele siz bu sene bir yenilin de seneye Allah kerim!” düşüncesi var hepimizin kafasında.
Bu akşam
yine başka bir sarı kırmızılı takımın Avrupa Kupası maçı var ve oynayan takımın
taraftarları bütün kalpleriyle sahada veya televizyon başında her türlü desteği
göstereceklerdir. Bu işten epeyce canı sıkılmış olanların ve diğer futbolseverlerin
kafasında ise artık tek bir düşünce var: “Artık sevmeyeceğim!”.
Sağlıklı
kalın, mutlu kalın…
Doğru tespit. Artık bu tür maçlar Milli maç havasını tamamen yitirdi.Sadece taraftarlarını ilgilendiriyor...
YanıtlaSilÜzüntüyle katılıyorum. Babam Göztepeli ve Fenerbahçeli, ben Galatasaray'lıyım anne tarafından... Eşim Fenerli, şampiyonlukları, başarıları beraber kutlarız. Yabancı takımlarla maçlar "milli"'dir. Fener'in tüm yurtdışı başarılarını kutladım.
YanıtlaSilUmarım tekrar o eski güzel hislerimize döneriz milletçe...