Birçok
arkadaşımın da bildiği gibi benim bir gezi listem vardır. Görmeyi istediğim
yerlerin öncelik sırasına göre bir listesini yaparım. Bu liste bilgisayarda
veya bir kâğıt parçasının üzerinde değil, beynimin minicik bir köşesindedir. Minicik bir köşe, diyorum zira bu listeye daha fazla yer ayırırsam bana günlük
ihtiyaçlarımı yerine getirebilecek kadar akıl kalmaz.
Bizler
meraklı insanlarız, o yüzden siz sormadan ben hemen söyleyeyim; bugün listemin
ilk sırasında Norveç Fiyortlarına yapılacak bir gemi turu var. Alaska gemi
turu, Avusturalya ziyareti, Kanada tren turu (snow train) ve Buenos Aires gibi
yerler de yine listemin ilk sıralarında yer alıyorlar.Yedi sekiz yıl kadar önce bu listenin en üst sıralarından birinde yer alan mekânlardan bir tanesi de Mısır Piramitleriydi. Özel olarak Piramitler için bir seyahat yapamadım ama bir Coca-Cola toplantısı sırasında öğlen yemeğinde iki saatlik bir kaçamak yaparak 60 derece güneşin altında görme şansım olmuştu.
Hemen belirteyim, gözümde çok daha farklı bir şekilde canlandırdığım için Piramitler benim için bir hayal kırıklığıydı. Açıkçası ben çok etkilenmemiştim. Daha farklı, daha mistik, daha çölün ortasında bir yerlerde olmalarını bekliyordum. En büyük piramidin yanından bakınca biraz ileride Pizza Hut görmek bütün tadımı kaçırdı.
Sabah yazılarımda da defalarca yazdığım gibi ben her şeyin doğal olanını ve doğal gelişenini seviyorum. Piramitlerin dibindeki fast food restoranları benim için o doğallığı bozdu. Daha korumalı bir alanda tutulup dibine kadar restoranlar ve oteller sokulmamalıydı diye düşünüyorum.
Sağ olsunlar, Coca-Cola Mısır bizleri orada gezdirsin diye bu işleri bilen bir kızcağız bulmuştu. Kızın söylediği ilk şey de “Yerel kıyafetlerle yanımıza gelip resim çektirmek isteyenlerden uzak durun.” olmuştu. Resmi çektirip sonra da para istiyorlarmış. “Hele hele deveye binmeye hiç yeltenmeyin, çok büyük para isterler.” diye de ayrıca uyarmıştı.
Her ne kadar
uzak durmaya çalışsan da yerliler dibinden hiç ayrılmıyor. Bir tanesi bana “Herkes bu piramitleri bilir ama Mısır’ın her yeri piramit dolu, hatta
bunlardan daha da büyükleri var.” demişti. Bu konulardan çok anlamadığım için söyledikleri doğru mudur yoksa bu coğrafyadaki inanların çok gelişmiş olan
abartma parametrelerinin bir ürünü müdür o kısmını bilemiyorum.
Büyük
piramitler demişken hemen şunu da belirteyim, piramitleri yaptıran amcalar
kendi piramitlerini kocaman yaptırmışlar ama kadınlarınkini bit kadar
yaptırmışlar. Aradaki farkı görmeniz lazım, komik boyutlarda. Tamam, kendine
büyük bir tane yaptırırsın, karına da seninkinin yarısı kadar filan yaptırırsın
ama bu amcalar kadınlara kendilerininkinin 1/50’si kadar yaptırmışlar. Amcanın
biri kendi doktoruna bir tane yaptırmış, o bile kadınlarınkinin on katından
daha büyük.Piramitler, kesinlikle görülmesi gereken bir tarih ama ben her şeye başka bir gözle baktığım için benim için çok etkileyici değildi. Taşların yanında dururken sanki daha dün oraya konmuş gibi bir hisse kapıldım. Hatta daha da kötüsü istesem oradan bir tanesini çekebilirim, diye düşünmeye başladım. Çekebileceğimden değil ama insana öyle bir his veriyor. Yüksekliğinin 150 metre civarında olduğu söyleniyor ama o da bana çok doğru değilmiş gibi geldi. Piramitlerin şekli, büyüklüğü ve yüksekliği konusunda insanı aldatıyor.
Bugünün bakış açısıyla değil de o günün şartları ile düşündüğünüz zaman kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. Kocaman taşların Nil Nehri'nden taşınarak oralara getirilip bu şekilde üst üste konulması hiç de kolay bir iş değil. Keops, denilen en büyük piramidi yapmak için yirmi sene uğraşmışlar. Bizim de Bolu Dağı Tüneli'ni hemen hemen aynı sürede yaptığımızı düşündüğümde acaba işi bunlara mı verseydik diye düşünmeden edemiyorum.
Anladığım
kadarıyla bu piramitlerin içine de girmek mümkün ama biz zaman darlığından o
işi beceremedik. Bırakın içine girmeyi girilecek yeri bile bulamadık. İşin
büyüsü ve mimarlık dehası da burada saklı diye düşünüyorum.
Uzun lafı
kısası biraz etkilendim, biraz etkilenmedim. Tipik bir yay ve çok gerçekçi bir
insan olarak bazen işin büyüsüyle düşüncelere daldım, bazen de “Yemekte hamburger
mi yiyorlardı acaba?” diye düşündüm.
Kim bilir
belki de 4 bin yıl önce de yemekte hamburger yiyorlardı.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...