Sabah sabah okuduğum
bir haber, bana bugünlerde en büyük gururumuzun beton olduğunu düşündürdü. Bilmiyorum
dikkat ediyor musunuz ama televizyonlarda, meydanlarda ağzını açıp da süper bir
şeyler yaptığını anlatmaya çalışan herkesin tek bir konusu var; beton.
Şunu başardık, bunu
başardık konuları gidiyor gidiyor en sonunda da betona saplanıp kalıyor. Ne
zaman devlet büyüklerimiz yaptıkları icraatları anlatsa hep betonun
marifetinden söz ediyorlar.
Beton marifeti ile
yapılan yollar, köprüler, tüneller, havaalanları, stadyumlar, çirkin binalar,
gökdelenler; hayatımızın en büyük gurur kaynağı oldular. Siz hiç bir devlet
büyüğünün konuşma yaparken “Hamdolsun mikroçip üretiminde artık dünya
birincisiyiz.” gibi bir cümle kurduğunu duydunuz mu? Ben de duymadım.“Allaha şükürler olsun, bu yıl dünya zeytin üretiminde ikinci sıraya çıktık.” gibi bir cümle de çok güzel olurdu ama böyle bir cümle de duyamayız. Neden mi? Zeytinlikler beton oldu da ondan.
Dikkatle dinleyin. Sizde göreceksiniz ki gurur dolu marifetlerimizin hepsinin yolu betondan geçiyor. Beton dökmekten toprağın ağırlık dengesini bozduk. Batı Anadolu’ya dökülen milyonlarca ton beton, Doğu Anadolu’da Ağrı Dağı’nın 13 cm yükselmesine neden oldu.
Devlette durum böyle de özel sektörde farklı mı? “Farklı” diyebilmeyi çok isterdim ama orada da en büyük marifet beton dökmek.
En yakınımızdan bir
örnek vererek Fenerbahçe’ye bakalım. Başkan ne zaman bir konuşma yapsa hep
döktüğü betonları anlatıyor. “Ankara tesislerini yaptık.”, “Topuk Yaylası
tesislerini yaptık.”, “Fenerbahçe Stadyumu’nu yaptık.”, “Villalar yaptık.”
cümleleri dışında bir şey duyamıyorsunuz.
Sportif başarılar ile
ilgili cümleleri artık hiç duyamaz olduk. Herkesin dilinde “betondan gurur”
cümleleri dolaşıyor. İşin en ilginç yanı da bu konuda en çok gururlanan
kardeşlerimiz, muhtemelen bu betondan gururdan en az yaralanacak olanlar. Bir
Allah’ın kulu da çıkıp “İyi güzel ama bu beton yarışının bana tam olarak ne
faydası var?” demiyor. Sanki yapılan villalarda veya 52 katlı apartmanlarda o
oturacak.
Betonu dökersin, bir
şeyler yaparsın ama bunlar genellikle bir getirisi olmayan, ölü yatırımlardır.
Beton yatırımları geri dönüşten ziyade gereklilik veya hizmet için yapılır. Sen
bir yerlerde ağaçları kesip beton döktün diye ülkeye para yağmaz. Dünyanın en
yüksek binasını yapmak hiçbir ülkeye sınıf atlatmaz.Yapılanların gerekliliğini takdir ederken ne getirip ne götürdüklerini de iyi anlamamız gerekiyor. Bir binaya baktığımız zaman, kendi kendimize şu soruyu soralım. “Bu binanın bana ve çevreme ne yararı oldu, ne zararı oldu?”. Bu sorunun cevabı netse o zaman betondan gururumuzu cebimize koyup evimize gidebiliriz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder