Her sabah günlerimizin
aydın olmasını dileyerek uyanıyoruz ama işin gerçeği bu ara günlerimiz pek de
aydınlık değil. Ülke olarak mutsuzuz. Kafamızı ne yana çevirsek kötü bir
haberle karşılaşıyoruz.
Her akşam şehit haberlerini
izlerken yaşadığımız çaresizliğin ve mutsuzluğun tarifi yok. Tabi ki
şehitlerimizin çocukları hepimize emanet ama ne yazık ki sokaktaki hayat
reklamlardaki gibi yaşanmıyor. Güneş battığında herkes kendi acısıyla baş başa
kalıyor.Yaşamadığımız şey kalmadı. Darbe girişiminden tutun da, hain terör saldırılarına kadar her şeyi yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Tek eksiğimiz, uzaylıların Anadolu’nun ortalarında bir yerlere inmesi kaldı.
Bütün bu silah hareketliliği içinde, terör örgütlerinin köşe kapmaca oynadığı bir ortamda; doğal olarak ekonomik sorunlar çok da fazla gündeme gelmez oldu. Son zamanlarda sık sık tekrarlanan ulu önder Atatürk’ün sözleri de, insanı “demek ki Kurtuluş Savaşı günleri kadar kötü bir durumdayız” diye düşünmeye itiyor.
Diğer büyük sorunlar
yüzünden hiç konuşmadığımız ekonomik sorunlar da aslında bu ülkenin yakın
geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyorlar. Dün yayınlanan Tüketici Güven
Endeksi’ndeki ciddi düşüş de, bu durumun en belirgin göstergelerinden bir
tanesidir.
Çok çeşitli veriler
yayınlanıyor ama naçizane benim piyasa göstergem Bağdat Caddesi’dir. Bağdat
Caddesi, benim hiçbir zaman görmediğim kadar kötü günler yaşıyor. Eskiden
kiralamak için bir tane bile dükkân/mağaza bulunmazken, şimdilerde Cadde’nin
yarısı kiralık. Her yer bomboş.
Birçok arkadaşım,
“Beter olsunlar, yüksek kira bedelleri ile herkesi buradan kaçırdılar” diyor ama
o ayrı bir sabah yazısı. Cadde’de fiyatlar her zaman yüksekti ama dükkânlar hiç
bu kadar boş kalmamıştı. Bir yerde bir tane kiralık dükkân olsa, anında
herkes üşüşürdü.Tabi ki, kentsel dönüşümden dolayı yıkılan binalar da var ama asıl neden insanların alışveriş yapmak için ne paraları var, ne de istekleri var. Bir gün gelecek global kahve zincirleri dışında hiç kimse iş yapamayacak.
2 yıl kadar önce Sahan
Restoran’ın binasının yıkılacağını öğrendiğimde, “Bina tekrar yapıldığında
geri gelecek misiniz?” diye sorduğumda çok net olarak “hayır gelmeyeceğiz,
para yapamıyoruz” cevabını almıştım. Aynı durum Midpoint için de geçerli.
Yıkılan bina tekrar yapıldı ama gelen giden yok.
Şaşkınbakkal’ın
göbeğindeki Buger King, iş yapamadığı için kapattı gitti. Zaten mevcut kirayı
karşılayamıyorlardı, bir de bina sahibinden zam talebi gelince, hiç düşünmeden
çıkıp gittiler.
Geçen günkü sabah
yürüyüşlerimden bir tanesinde, hepimiz için önemli bir buluşma noktası olan
Suadiye Işıklardaki Teknosa’nın da kapandığını gördüm. Birkaç ay önce boşalan
Bershka ve Zara mağazalarını zaten hepimiz biliyoruz. Kocaman binalar aylardır
bomboş duruyorlar.Ben hiç gitmesem bile yıllardır bir yerlerde olan işyerlerinin kapanıp gitmesini, iyi bir şey olarak algılamıyorum. Her zaman, “para yapsaydı gitmezdi” diye düşünüyorum. Hatta bazen boş dükkânları gördüğümde içimde bir burukluk bile oluşuyor.
Havelka, bizlerin ara
sıra gidip bir şeyler içtiği bir mekândı. Kapanmasına üzülmüştüm. Kitchenette,
benim gitmediğim bir restorandı ama yine de kapanıp gitmesi hoş olmadı.
Dostlar, bu örnekler
saymakla bitmez. Benetton’dan tutun da, Façonnable’a kadar; yüzlerce işyeri
kapandı. Ne 2009 krizinde, ne de bir başka zamanda bu boyutta bir durgunluk
yaşanmamıştı.
Bağdat Caddesi tabi ki
bütün ülkeyi temsil etmiyor ama önemli bir piyasa göstergesidir. Diğer
illerdeki benzer alışveriş caddelerinde de durumun çok da farklı olmayacağını
düşünüyorum. Diğer bölgelerde yaşayan arkadaşlarımız bizleri bu konuda
bilgilendirirlerse çok memnun oluruz.
Siyasette de, dış
ilişkilerde de, ekonomide de bizleri zor günlerin beklediğine inanıyorum.
Bunların arasında en az konuşulanı da (hatta hiç konuşulmayanı) ekonomi. Beton
dökmeye bağlı, çok fazla bir üretimi ve yurtdışına satacak malı olmayan bir
ekonomi ile ancak buraya kadar. Kimsenin moralini bozmayı sevmem ama bundan
sonrası yokuş yukarı…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…