Günaydın dostlar…
Bir şeyleri bilmek çok
güzel bir duygu olsa da, bu durum bildiğimiz şeyleri çok güzel
anlatabileceğimiz anlamına gelmez. Her bilgili insan güzel anlatım yapamaz. Bu
nedenden dolayıdır ki ben öğretmenliğin de çok farklı bir konu olduğunu
düşünürüm. Herkes öğretemez.
Bir takım yaşanmışlıkları
akıcı bir şekilde anlatabilmek de aynı öğretmen olmak gibi ayrı bir meziyet
gerektirir. Bu becerisi çok fazla olan insanlardan bir tanesi de sevgili
ağabeyimiz Yaşar Nadir Atilla’dır. Hem çok bilgilidir, hem de çok güzel
anlatır. Bahsetmeden geçemeyeceğim, bir de çok iyi bir Fenerbahçelidir.
Ben Yaşar ağabeyin
sohbetlerini çok severim. Son birkaç yıldır defalarca “bir yerlerde buluşalım”
diye konuştuk ama bir türlü olmadı. Geçen yılbaşında salgın da başlayınca
planlar tam anlamıyla suya düştü. İnşallah salgının sonuna doğru bir yerlerde
sohbet ederiz.
Yaşar ağabey her işin
içindedir. “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” diye sormuşlar ya, bizim
ağabeyde maşallah ikisi de fazlasıyla var. Bu kadar bilgi ve tecrübe
biriktirince de bunları birileriyle paylaşmak gerekiyor.
Bu düşünceyle yola
çıkan Yaşar ağabey ‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ diye bir kitap yazdı. Tam da
benim sevdiğim ve de yazdığım cinsten bir kitap. Aslında iki gecede okunacak
bir çalışma olmasına rağmen benim okumam bir hafta sürdü. Kolay okunan, hayatın
içinden çok güzel bir çalışma olmuş.
Yaşanmışlıkları
anlatan yazılara bayılıyorum. Ayrıca, sadece sabah yazıları yazmıyorum, bana
gelen her şeyi de muhakkak okuyorum. Bu kitabı da görünce (Yaşar ağabeyin
sohbetinin ve anlatım tarzının da çok keyifli olduğunu bildiğim için) hemen
aldım.
Yazılanların
içeriğinden söz etmeyeceğim, bence herkes bu kitabı alıp okumalı. Ben kendi
açımdan her şeyi buldum bu kitapta. Çok güldüğüm anlar da oldu, gözlerimin
dolduğu anlar da. Sonuçta bütün öyküler bir araya geliyor ve kocaman bir hayat
ortaya çıkıyor.
Benim yazma şeklim de
kısa öykülerden oluştuğu için, kitabın içinde kaybolup kendimi bulup çıktım.
Bazı öykülerin sadece mekânını değiştirerek hepimizin hayatına rahatlıkla
sokabiliriz. Adana’da çırçırda yaşanan şeylerin benzerleri Giresun’da da fındık
kırma tesislerinde yaşanıyor olabilir. Hiç fark etmiyor. Tek fark, muhtemelen
Adana’da daha çok pavyon olmasıdır.
Bütün yazılanlar
aklımda derin bir yerlerde kaldı. Bir kısmı da kalbimin derinliklerine kadar
gidip yerleşti. Hiç unutmayacağım bir diğer konu da ‘hardal renkli ayakkabılar’.
İlle de filmlerdeki kırmızı rugan ayakkabıların hikâyemizin kahramanı olması
gerekmiyor, bazı hikâyelerde başrolde hardal renkli ayakkabılar vardır.
Mahmut’un da içimde bir yerlerde çok ayrı bir yeri var.
Sizce Yaşar ağabey bütün
bu Adana sözcüklerini halen hatırlıyor mudur yoksa gidip bir yerlerde
bilgilerini tazelemiş midir? Bence halen hatırlıyordur, çünkü hafızası da
maşallah çok iyi.
Bu güzel kitap, üç yıl
önce kaybettiği sevgili eşine armağan edilmiş çok başarılı bir çalışma. Mekânı
cennet olsun, nurlar içinde uyusun. Geliri de yoksul öğrencilere burs olarak
verilecek.
Bütün dostlarıma
‘Öykülerle Bir Zamanlar Adana’ kitabını alıp okumalarını tavsiye ediyorum. Ben
internet ortamında satın aldım, iki gün sonra geldi. Herkese iyi okumlar.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
İlk fırsatta alacağım.
YanıtlaSil