Günaydın Dostlar,
Sabahın sessizliğinde
adalara doğru bakarken okuduğum bir yazıda dostumuz sevmediği şeyleri tek tek sıralamış.
Gördüğünüz gibi sadece yazmıyorum, çok fazla da okuyorum.
Doğal olarak, böyle
bir yazı okuduktan sonra ben de sevmediğim şeyleri düşünmeye başladım.
Düşündükçe de liste uzadı gitti. Ne kadar çok sevmediğim şey varmış. Sonuçta,
ben de melek değilim.
Liste çok kabarık,
trafikte ters yöne girenlerden tutun da sıranın önüne geçenlere kadar herkes
var. Liste çok kalabalık olduğu için ben bu sabah sadece arkadaş
buluşmalarından ve iş seyahatlerinden söz etmek istiyorum. Diğerlerini başka
bir sabah yine konuşuruz.
En başta, bekletilmeyi
veya insanları bekletmeyi sevmiyorum. Sevmediğim şeylerin listesi kalabalık ama
hep kendi tarafıma da yontmuyorum. Sevmediğim şeyleri başkalarına yapmamak için
de büyük özen gösteriyorum.
Sevmediğim bir diğer
konu da ‘kısıtlı zamanlı’ buluşmalar. Arkadaşının biri “Akşam buluşalım mı
ağabey?” diye sorar, sen de kabul eder gidersin, sonra da “Saat 21.00’de benim
başka birine sözüm vardı.” deyip kalkmak ister. Buyurun cenaze namazına. Sen
beni aramışsın, ben sana değer verip o akşamımı sana ayırmışım, sonra da sen
bana “Ben sana sadece 1,5 saat ayırmıştım.” demişsin. Kesinlikle bir daha en
ufak bir buluşma olmayacağının kanıtı tescillenmiş oldu.
Bazı arkadaşlar,
“Bunda bir sorun yok ki.” diyecek olsalar da ben bu durumu saygısızlık ve
karşındakine değer vermemek olarak görüyorum. Bazen de, “En azından bir saat
ayırdım, seni gördüm.” diyenler oluyor. Teşekkür ederim, lütfettin. Baştan böyle
konuşulmadıysa oraya gelip de “Ben birazdan kalkacağım.” demek doğru bir iş
değil. Hele de İstanbul gibi bir şehirde, saatlerce yollarda süründükten sonra
vardığın bir noktada “Benim de 50 dakikam kaldı.” gibi bir şey duymak hiç
olmuyor.
Bir diğer konumuz da seyahatlerde yol arkadaşını yalnız bırakmak. Tabii yine burada başta anlaşmak
kuralı geçerlidir. Seyahate gidilir, bütün gün orada burada toplantılar ve
ziyaretler yapılır, akşam olunca da yol arkadaşın “Ben Şule ile plan yapmıştım.”
diyerek seni bırakıp gitmek ister. Olacak iş mi? O zaman söyleseydin de biz de
akşam için plan yapsaydık. Bunun tercümesi ‘Ben gidiyorum, sen ne yaparsan
yap.’ Tabii her şehirde plan yapacak arkadaş da olmayabilir. Bu konularda ne
biçim felaketlerin kıyısından dönüldü.
Ortamına göre hareket
etmeyenleri de sevmiyorum. Her yeri kendi evi veya yedi yıldızlı restoran
zanneden tipler var. Hem de çok fazla. Facebook’ta dün akşam şöyle bir paylaşım
gördüm. Arkadaşımın biri “Cenaze evinde pilav dağıtılırken karabiber derdine
düşüp bütün ev halkını rahatsız eden tipler vardır ya” demiş. Tam da bu
tiplerden söz ediyorum. Ye pilavını, et duanı ve git evinde sabaha kadar
karabiber dök. “Şu anda sırası mı?” diye sorsan bu arkadaşlar hemen “Ağabey
karabiber olmadan yiyemiyorum da.” derler.
Başta da söylediğim
gibi liste çok uzun. Burada önemli olan konu doğru düşünüp kendimize
yapılmasını sevmediğimiz şeyleri başkasına da yapmamak. Yüzlerce kere iş
seyahatine gittim ama hiçbir zaman kendi başıma bir plan yapmadım.
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı X'te (Twitter) AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...