Günaydın Dostlar,
Aşk yemeğinin
balıkçıdan başka hiçbir yerde yenemeyeceğini zaten daha önce yazmıştım. Gerçi
aşk yemeğinde çok da fazla bir şey yiyemezsiniz ama o konuyu şimdilik başka bir
sabaha bırakalım.
Yeseniz de yiyemeseniz
de yemekler biter, günler biter, yıllar biter; bir anda ayrılık gelir. Geriye
ne kalır? Anılar, resimler ve kırıntılar. Anılar ve resimler tamam da
içinizdeki kırıntıları ne yapacaksınız? Aşk yemeğinin kırıntıları kocaman
yürekli olur. Kalbinizdeki kırıntılardan bahsetmiyorum. Kırıntılar her
yerdedir. Keşke sadece kalple sınırlı kalmış olsalar. Mideye sıçrayıp, gözleri
doldurup ellerde bir sıcaklık olurlar. Kan dolaşımını bile etkilerler. Artık
aynı heyecanla akmasına müsaade etmezler. Kırıntıların kokusu her yerdedir.
Balıkçının açık mavi
sandalyelerindeki minderin altına sıkışıp kalırlar. Aşk yemeği kırıntılarını
bir daha kimse oradan çıkaramaz. Kendileri küçük yürekleri kocaman kırıntılar. Klasik
temizlik anlayışımız olan minderle sandalyeye vurma çalışmaları sırasında da
hiçbir yere gitmezler. Hepiniz gitseniz de kırıntılar asla gitmez. Kırıntıların
kaderi her zaman umutsuzca beklemektir. İnsanlar gitse de kırıntılar aşk
yemeğine sahip çıkarlar.
Patlamış mısır
kırıntıları da en az balıkçıdaki ekmek kırıntıları kadar değerlidir. Tam el ele
tutuşmak üzereyken araya düşerek koltuğun açılma mekanizmasının arasına sıkışan
minicik mısır kırıntıları her zaman orada kalacaktır. Hayat boyu oradan
çıkmaları mümkün değil. Sonuçta o minicik aralığa Müslüm Baba “Nilüfer”
şarkısını söylerken düştüler.
Koltukların birleşme
noktaları birer kırıntı cennetidir. “Duvarların bir dili olsa da konuşsalar.”
denir ama asıl konuşması gereken kırıntılardır. Kırıntılar her şeye en yakından
şahit olanlardır. Neler yaşandığını, neler konuşulduğunu en iyi onlar bilirler.
Günün birinde bir yerde bir şahit gerekse ilk çağıracağım kırıntılardır.
Yağmura karışan
gözyaşlarında süzülen kırıntılar mekânın sahibidir. Akıp giden suda uzaklaşan
her bir kırıntı, kalbinde kendi yüreğinin on katından daha fazla boşluk bırakır.
Sürekli olarak kalbinde minik bir kırıntı kadar bir şeylerin azaldığını
hissedersin. Korkma! Hiçbir zaman tamamen bitmezler zira milyonlarca var
kalbindeki depoda. Hiçbir zaman “Tek bir kırıntı bile kalmadı.” diyemezsin.
Hiçbir zaman
sıfırlanmayan kalp kırıntıları balıkçıdakilerin de, sinemadakilerin de,
koltuktakilerin de, vapurdakilerin de en büyük teminatıdır. Garip bir bağ
vardır aralarında. Rüzgâr eseceği zaman ilk önce kalp kırıntılarına bakar ve
orada bir şeyler görürse minderin altındakileri rahat bırakır. Muhteşem bir
algoritma.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Geriye ne kalır? Anılar, resimler ve kırıntılar. Bu cümle herşeyi anlatıyor.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Mutlu pazarlar...
Sil