Günaydın Dostlar,
Dünya üzerindeki
birçok millet gece erken yatmayı sevmiyor. Bunlardan bir tanesi de biziz. Hele
de havalar sıcaksa herkes sabah namazına kadar oturuyor. Aslında sıcak bir
ortamda uyumayı ben de sevmiyorum ama geç yatmayı da çok sevmiyorum.
Bir ortam varsa sonuna
kadar oturmaktan kaçınmasam da evde otururken gece 2.00’ye kadar oturmak hiç
bana uygun bir durum değil. En geç 12.00'de yatarım. Bu da şu anki durum,
çalışırken en geç 10.00’da yatardım. Sabah 5.30’da kakıp en geç 6.45 gibi işte
olan bir insanın bütün gece oturmasının hiçbir anlamı yok.
Erken yattığım için de
sabah kalkmak benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Her zaman şen şakrak işe
gittim. “Pazartesi sendromu” denen şeyin konusunu bile anlamam. Sabahın köründe
beni çok mutlu, çok enerjik gören insanların ters ters baktığı da olmuştur.
Hatta kızın bir tanesi bir sabah “Nedir sizi bu saatte bu kadar mutlu eden
şey?” bile demişti.
Neden mutlu olmayayım?
Sağlığım yerinde, çok iyi bir şirkette çalışıyorum ve birazdan ilk çayımı
içeceğim. Allah’a şükür, daha ne olsun dostlar? Polyanna olmasak da şükretmeyi
bilmemiz gerekiyor. Her zaman bulunduğum ülkelerin en önde gelen şirketlerinde
çalıştım. Bu da benim için önemli bir ayrıcalıktır.
Tren geldiğinde
durumun daha da vahim olduğunu fark ettim. Trende çıt çıkmıyordu. Oturanların
en az %75’inin gözleri kapalıydı. Ben yatağımda bu kadar rahat uyumuyorum.
Uyurken öne doğru kafası gidip son anda uyananlardan tutun da yanındakinin
üstüne yığılanlara kadar her çeşit insan vardı.
Böyle yazdım diye tren
boştu zannetmeyin. Çok doluydu. Ortadaki demire tutunup ayakta seyahat eden
amcanın bile gözleri kapalıydı. Böyle ortamlarda da insan, “inşallah bunlardan
biri düşmez şimdi” hissine kapılıyor.
Boğazı geçmek üzere
motora bindiğimiz de tam bir yatakhane ortamı vardı. Yol beş altı dakika
sürmesine rağmen, herkes o beş dakikayı bile değerlendirmeye çalışıyordu.
Büyüklerimiz boşuna “Beş dakikada Beşiktaş.” dememişler. Oturduğu yerde
uyuyabilenlere büyük saygı duyuyorum. Benim o şekilde uyuyabilmem hiç mümkün
değil. En azından yan dönmem gerekir.
Bütün bu uyuma
ortamlarının en uygun olanı vapurlardır. Vapurda uyumak çok eski bir gelenek.
Uyumayanı dövüyorlar zaten. Kadıköy’den kalkan sabah vapurlarında koltukların
bir kısmı yatar koltuk olsa ne güzel olurdu. Bileti de ona göre alırdık.
“Eminönü’ne bir tane gidiş dönüş yataklı bileti alabilir miyim?”. Çok güzel bir
cümle, kulağa bile hoş geliyor.
Bütün yol boyunca
uyuyan dostlarımızın vardıkları noktada uyanmaları da biraz süre alacaktır.
Saat 10.00’dan önce kimse çok fazla gürültü yapmasın, insanlar uyuyor.
Uykunun çok önemli bir
konu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Uykusuzluk sağlık sorunları yaratıyor.
Robin Sharma, “Başarılı olmak istiyorsanız 22.00’de yatın, sabah 5.00’te kalkın.”
diyor. Ben yıllarca 5.00’te kalktım. Hudsons’a gittiğim günlerde de 4.00’te
kalkardım. Erken kalkmanın kitabını yazdım denebilir.
Belli bir saatte
olmasa da sağlıklı bir uyku sağlayacak saatlerde yatıp kalkmanızı tavsiye
ediyorum. İşe gideceğimiz günlerde gece kuşu gibi oturmayalım.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder