Günaydın Dostlar,
Tenis oynamasam da
izlemeyi ve takip etmeyi çok seviyorum. Çocukluğumuzda ve gençliğimizde hep
masa tenisi oynardık. Bir türlü masalardan kortlara terfi edemedik. Ankara’da
bir iki tane tenis kulübü vardı ama babamın bizi oralara üye yaptığını gözümün
önüne bile getiremiyorum.
Tenisi sevdiğim kadar
hızlı yaşamlarını da çok seviyorum. Sosyal platformlarda birçoğunu takip
ediyorum. Onların sürekli seyahat eden ve sürekli antrenman yapan yaşam şekli
bana çok ilginç geliyor.
Yılın ilk haftalarında
Uzak Doğu’da ve Avusturalya’da başlayan turnuvalar, daha sonra Orta Doğu’daki
turnuvalarla devam ediyor. Yaza doğru olay Avrupa’ya taşınıyor ve bu arada da
Paris ve Londra’da iki büyük turnuva oynanıyor. Sonbaharda da Amerika
turnuvaları başlıyor ve yıl böylece tamamlanıyor.
Bazı turnuvalara katılmak zorunlu olsa da genelde tenisçiler hangi
turnuvalara katılacaklarını kendileri belirliyorlar ve o turnuvadaki talebe göre oynayıp
oynayamayacakları belli oluyor. Katılanlar her turnuvada ilerledikleri seviyeye ve
turnuvanın büyüklüğüne göre puan kazanıyorlar. Turnuvaların kendine göre bir
puan sistemi olduğu için öncelik puanı yüksek olan oyuncularda oluyor.
Tenisçilerin
çalışmaları inanılmaz. İzlerken bile insanı yoruyor. Hiç boş vakitleri yok. Ya
seyahat ediyorlar ya da çalışıyorlar. Ara sıra da yemek yiyorlar. Vücutları
artık bir makine gibi olduğu için tatlı, tuzlu her şeyi yiyorlar.
Bütün bu üst
sıralardaki oyuncular arasında Anadolu çocukları var mı? Maalesef yok. Çağla
Büyükakçay bir ara ilk 100’e girmişti ama şu anda ilk 250 arasında bile değil.
Bu konular ne zaman gündeme gelse şöyle bir yorum yapılıyor. “Bu şekilde bir
çalışmayı uzun yıllar devam ettirmek bizim yapımıza çok uygun değil.” Diyelim
ki bizler rahat insanlarız, ilk on içerisinde iki adet tenisçisi olan (hem kadın
hem de erkek) Yunanlılar rahat değil mi?
Bu argüman yürümezse
bu sefer de “Onların büyük sponsorları var.” deniliyor. Şu anda dünya
sıralamasında beşinci sırada bulunan oyuncu Tunuslu. O Tunus’ta kendine sponsor
buluyor da biz koskoca Türkiye’de bulamıyor muyuz? Ayrıca ben Enka gibi birçok
kuruluşun bu işe yıllardır destek olduğunu biliyorum.
Bütün hayatımız
futbolla geçse de artık diğer branşlara da yatırım yapmalıyız. Bütün bu
ülkelerden dünya çapında tenisçiler çıkabiliyorsa bizim ülkemizden de çıkar.
Sadece futbol sahası yapmakla bir yere varamayız, tenis kortları
yaygınlaştırılmalı ve herkesin kolayca oynayabileceği bir hale gelmeli.
Tenis, zenginlerin
veya zengin ülkelerin sporudur fobimizden artık kurtulmamız gerekiyor.
Oynayacak tek yer para verip de üye olacağınız kulüpler olursa “Oxford vardı da
biz mi oynamadık?” derler haklı olarak. Raketi eline alan oynamaya başlamalı.
Anadolu çocukları
Avrupa’da doğunca futbol yıldızı oluyorlar, Türkiye’de yılda üç tane çıkmıyor.
Sizce aradaki fark nedir?
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Sonuna kadar haklısınız. Futbol dışındaki sporlara da özen gösterilmeli, destek verilmeli. Gerçi bizim destek verdiğimiz futbol da ortada. En azından birini iyi yapsaydık.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederim.
SilBence yürüyebilen herkes oynamalı. Ben geç yaşta öğrendim, çapraz bağım kopunca bıraktım.Çapraz yırtğı futboldan, tenisten değil. Sevgi ve selamlar
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sağlıklı günler.
Sil