Mersin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mersin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Yardımsever...

Günaydın dostlar…

Etrafımda çok fazla yardımsever arkadaşım, dostum var ve hepsinin faaliyetleri ile gurur duyuyorum. Birçoğu İstanbul gibi zor bir şehirde, zamanlarını ve paralarını harcayarak ellerinden geldiği kadar bu faaliyetlerin içinde olmaya çalışıyorlar. Şehir o kadar zor bir şehir ki, çok istesen bile, bir yerden bir yere ulaşma zorlukları, seni yolundan döndürebilir.
Son günlerde çok fazla kötü haberler izliyor olmamız, bizleri karamsarlığa sürüklemesin. Bazen insan sanki etrafımızdaki herkes çok kötüymüş gibi bir hisse kapılıyor ama inanın gerçek öyle değil. Etrafımız kocaman kalpli, yardımsever insanlarla dolu.


Bu kocaman kalpli insanlar, sokakta kalmak zorunda olan talihsiz insanlardan tutun da, aç kalan köpeklere, susuz kalan kedilere kadar; önlerine gelen her şeyi beslemeye çalışıyorlar. Hemen belirteyim, bu insanlar fabrikatör değil. Milyoner de değiller. Hepimiz gibi kendi yağlarıyla kavrulmaya çalışan insanlar. Üstelik ortalıklarda yaygara da yapmıyorlar. Tesadüfen görmesek, yaptıkları yardımların hiçbirinden haberimiz olmaz.

Köpeği olmadığını bildiğim bir arkadaşımı, bagaj dolusu köpek maması alırken gördüğümde, bu alımı yiyecek bulmayan köpekler için aldığını itiraf etmek zorunda kaldı. Yıllardır tanırım, ilk defa şahit olmuştum.

Sürekli borç içinde olan bir arkadaşımın, olmayan parasını gidip daha fazla ihtiyacı olduğunu düşündüğü insanlarla paylaşmasına ne demeli? Verebileceğimiz tek bir cevap var. Bazı insanların gönülleri zengindir ve kocaman bir kalp ile doğarlar. Ceplerinde olmasa bile, kalpleri zenginlik doludur. Onlar cepten değil kalpten dağıtır.

Kimseler duymadan yazlığında yıllardır Suriyelileri konaklatan kardeşim. Sen büyüksün. Sen benim bunu öğrendiğimi bilmiyorsun ama ben bütün detayları öğrendim. 3 minik çocuğun sokaklarda kalmasına gönlün razı olmadı. Bir şey daha söyleyeceğim, bütün yaşam masraflarını karşılamaya çalıştığını da biliyorum. Kocaman bir kalp ile yürekli bir davranış nasıl mı olur? Bundan daha canlı, bundan daha gerçek, bundan daha güzel bir örnek olabilir mi?

Bütün hafta çalışıp, hafta sonu kendine kalan bir, iki saatini huzur evlerinde teyzelerle, amcalarla geçiren, onlara hediyeler götüren, hikâyelerini dinleyen güzel kardeşim, seni de kutluyorum. Bir araç sahibi dahi olmadan birçok noktaya ulaşabilmek, herkesin altından kalkabileceği bir iş değildir. Büyük bir azim ve kocaman bir yardımseverlik gerektirir.

Yıllar boyunca, İstanbul’da, Ankara’da, Eskişehir’de, Mersin’de, İzmir’de çocuklar için bir şeyler yapmak isteyen birçok arkadaşım oldu. Çok zor şartlar altındaki bir okula sınıflar, yatakhaneler, mutfaklar yaptıran sevgili kardeşim ve Mersinli arkadaşlarımdan tutun da, Eskişehir’deki düşünceli bölüm arkadaşlarıma kadar hepsi büyük bir faaliyet içindeler. Bu işlerin azı, çoğu olmaz; bu işlerin niyeti olur. Kalbinde niyetin var mı, sen ilk önce ondan haber ver…
Hiç haberimiz olmadan, dünyalar kadar güzellik yapmaya çalışan, birilerinin elinden tutmaya çalışan arkadaşımız, dostumuz var. Naçizane görüşüm, zaten bu tip işlerin bu şekilde yapılması yönündedir. Her zaman, her şeyin ortaya dökülmesi gerekmiyor. Sosyal platformlarda paylaşılan yardımseverlik resimlerinin, işin güzelliğini azalttığını düşünüyorum. Yap bir güzellik; sen bil, bir de Allah Baba bilsin yeter; bizlerle paylaşmana gerek yok…
İçinden geleni yap, karşındakinin ayakkabılarını giy, ama ne olur her platformda paylaşıp işin değerini azaltma… Unutma benim için değil, kendin için yapıyorsun…

Bir iyilik yap, sonra bir tane daha yap ama kalbinde paylaş, sosyal platformlarda değil...

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

20 Haziran 2014 Cuma

Mersin Fabrika Ziyareti

Günaydın Dostlar,

Eski iş yerimdeki fabrikaları ve ambarları dolaşmaya devam ediyoruz ve bu sabah hazırsanız hep beraber Mersin’e gidiyoruz. Mersin’e gidiyoruz derken tabii Adana üzerinden Mersin’e gidiyoruz. Daha önce Adana Mersin yöresine hiç gitmediğim için bu seyahat benim için de bir ilk olmuştu. İlk şoku da uçak Adana’ya inerken gördüğüm korkunç çirkin görüntü sayesinde yaşamıştım. Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinin gecekondular içinde sıkışıp kalmış havaalanı beni çok şaşırtmıştı. Ben üç dört yıldır, Adana’ya gitmedim ama eminim şu anda da görüntü çok farklı değildir.


Adana havaalanının çirkinliğini Mersin’in deniz kenarının güzelliği unutturdu. Her zaman söylerim, deniz oldu mu her şey farklı oluyor. Ayrıca sadece görüntüden söz etmiyorum, insanların yaşam tarzları, hayata bakışları bile bir farklı oluyor.

Sağ olsunlar beni havaalanında karşıladılar ve Mersin fabrikaya doğru yola çıktık. Şimdi düşünüyorum da fabrikaya ilk vardığımda sevgili kardeşim Mutlu ile görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Muhtemelen o da yoktu ben gittiğimde. Nedense ben nereye gitsem fabrika müdürleri hep şehri terk edip kaçmış.

Ambarlarla uğraştığım için, o zaman ambarlardan sorumlu olan sevgili Abidin Bey’in yanında aldım soluğu. Ben kendim mi gittim yoksa Mutlu oradaydı da, o mu götürdü tanıştırdı hiç hatırlamıyorum. Aynı odada sevgili Ertuğrul’da otururdu o zamanlar.
Bu arada inanmayacaksınız ama Mersin’de sıcaklık 0 derece. O yöre, yüz yılda bir kere 0 derece olur o da beni buldu. Mersin’e gidiyorum diye yün donlarımı da götürmediğim için çok hazırlıksız yakalandım. Abidin Bey’de, “Toroslara kar yağdı, o yüzden çok soğuk” deyip durdu. Bende içimden, “ulan daha önce hiç kar yağmadı mı bu Toroslara” diye düşünüyordum.

Abidin Bey, sanki Mersin Fabrikası, babasının fabrikasıymış gibi çalışan bir arkadaştı. Her dakika ne yapabilirim, nereden bir kazanç sağlayabilirim, nasıl işlerin daha iyi bir şekilde akmasını sağlayabilirim diye sürekli düşünüyordu. En çok da paletlere takmıştı. Bilmeyenler için hemen açıklayayım, bizler ürünlerin üzerine istiflendiği ve nakledildiği platformlara palet deriz. Bunlar plastik veya tahtadan yapılmış olabiliyor.
Sürekli bir içeri bir dışarı girip çıkmakla geçen bir sabah seansından sonra beraberce yemeğe gittiğimizde muhabbet hep paletler üzerineydi. Ben bu yemekhane kaç kişi yemek yiyor diye soruyordum, Abidin Bey, “ne dersin acaba paletleri daha hafif yapabilir miyiz” diye cevap veriyordu. Daha sonra tanıştığım bir kişi, “sen onu boş ver, o paletlerle kafayı bozdu” yorumunu yapmıştı.
“Aslında bu işin çaresi, plastik palete geçmek” gibi bir yorum yapmak gafletinde bulundum, o da bana bu işin neden olmayacağına dair 1 saat cevap verdi. En büyük nedeni de, zincir marketlerden paletleri doğru dürüst geri alamayışımızdı. Daha sonraki günlerde, zincir marketlerin bir tanesi ile yapılan bir toplantıya katıldıktan ve de paletlerin bahçedeki hallerini gördükten sonra, geri alınamayacakları konusunda bende ikna olmuştum. Tabi o günlerden, bu günlere 18 yıldan fazla bir zaman geçti ve şu andaki en son durum nedir bende bilmiyorum.

Abidin Bey, paletler konusunda, o zaman ki direktörümüz sevgili Pat’in bile takdirini kazanan çalışmalar yaptı ve sisteme değer katacak neticelere ulaştı. İki gün boyunca aralıksız paletleri dinledim ama çok da güzel vakit geçirdim. Bir de yün donsuz yakalanmamış olsaydım, süper olacaktı.

Sen de her fabrika için aynı şeyi yazıyorsun diyeceksiniz ama gerçekten de bu durum bütün fabrikalar için geçerli. (Ankara’da kahve vermeyen bayan hariç). Mersin fabrikasında da, başta sevgili kardeşim Mutlu olmak üzere büyük dostlukların temelleri atıldı. Şu anda halen sistemin çeşitle yerlerinde çalışan veya sistem dışına çıkmış çok sevdiğim arkadaşlarım dostlarım var. Herkesi yazabilmem mümkün değil (kimse küsmesin) ama şu anda Bursa’da olan sevgili kardeşim Enver, Elazığ’da olan sevgili Hakan, şimdiki operasyon müdürü sevgili Murat, Altunizade ofiste çalışan, Musa, Gürkan ve diğerleri, sevgili Arif, şimdiki satınalmacılar, Mert ve Gürdal ve diğer bütün arkadaşlarım dostlarım hepinizin kalbimde ayrı, ayrı yeri vardır…