Eski iş yerimdeki fabrikaları ve ambarları dolaşmaya devam ediyoruz ve bu sabah hazırsanız hep beraber Mersin’e gidiyoruz.
Mersin’e gidiyoruz derken tabii Adana üzerinden Mersin’e gidiyoruz. Daha
önce Adana Mersin yöresine hiç gitmediğim için bu seyahat benim için de bir
ilk olmuştu. İlk şoku da uçak Adana’ya inerken gördüğüm korkunç çirkin görüntü
sayesinde yaşamıştım. Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birinin gecekondular
içinde sıkışıp kalmış havaalanı beni çok şaşırtmıştı. Ben üç dört yıldır, Adana’ya
gitmedim ama eminim şu anda da görüntü çok farklı değildir.
Adana havaalanının çirkinliğini Mersin’in deniz kenarının güzelliği unutturdu. Her zaman söylerim, deniz oldu mu her şey farklı oluyor. Ayrıca sadece görüntüden söz etmiyorum, insanların yaşam tarzları, hayata bakışları bile bir farklı oluyor.
Sağ olsunlar beni havaalanında karşıladılar ve Mersin fabrikaya doğru yola çıktık. Şimdi düşünüyorum da fabrikaya ilk vardığımda sevgili kardeşim Mutlu ile görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Muhtemelen o da yoktu ben gittiğimde. Nedense ben nereye gitsem fabrika müdürleri hep şehri terk edip kaçmış.
Abidin Bey, paletler konusunda, o zaman ki direktörümüz sevgili Pat’in bile takdirini kazanan çalışmalar yaptı ve sisteme değer katacak neticelere ulaştı. İki gün boyunca aralıksız paletleri dinledim ama çok da güzel vakit geçirdim. Bir de yün donsuz yakalanmamış olsaydım, süper olacaktı.
Adana havaalanının çirkinliğini Mersin’in deniz kenarının güzelliği unutturdu. Her zaman söylerim, deniz oldu mu her şey farklı oluyor. Ayrıca sadece görüntüden söz etmiyorum, insanların yaşam tarzları, hayata bakışları bile bir farklı oluyor.
Sağ olsunlar beni havaalanında karşıladılar ve Mersin fabrikaya doğru yola çıktık. Şimdi düşünüyorum da fabrikaya ilk vardığımda sevgili kardeşim Mutlu ile görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Muhtemelen o da yoktu ben gittiğimde. Nedense ben nereye gitsem fabrika müdürleri hep şehri terk edip kaçmış.
Ambarlarla uğraştığım için, o zaman ambarlardan
sorumlu olan sevgili Abidin Bey’in yanında aldım soluğu. Ben kendim mi gittim
yoksa Mutlu oradaydı da, o mu götürdü tanıştırdı hiç hatırlamıyorum. Aynı odada
sevgili Ertuğrul’da otururdu o zamanlar.
Bu arada inanmayacaksınız ama Mersin’de sıcaklık 0
derece. O yöre, yüz yılda bir kere 0 derece olur o da beni buldu. Mersin’e
gidiyorum diye yün donlarımı da götürmediğim için çok hazırlıksız yakalandım.
Abidin Bey’de, “Toroslara kar yağdı, o yüzden çok soğuk” deyip durdu. Bende
içimden, “ulan daha önce hiç kar yağmadı mı bu Toroslara” diye düşünüyordum.
Abidin Bey, sanki Mersin Fabrikası, babasının
fabrikasıymış gibi çalışan bir arkadaştı. Her dakika ne yapabilirim, nereden
bir kazanç sağlayabilirim, nasıl işlerin daha iyi bir şekilde akmasını
sağlayabilirim diye sürekli düşünüyordu. En çok da paletlere takmıştı.
Bilmeyenler için hemen açıklayayım, bizler ürünlerin üzerine istiflendiği ve
nakledildiği platformlara palet deriz. Bunlar plastik veya tahtadan yapılmış
olabiliyor.
Sürekli bir içeri bir dışarı girip çıkmakla geçen
bir sabah seansından sonra beraberce yemeğe gittiğimizde muhabbet hep paletler
üzerineydi. Ben bu yemekhane kaç kişi yemek yiyor diye soruyordum, Abidin Bey,
“ne dersin acaba paletleri daha hafif yapabilir miyiz” diye cevap veriyordu.
Daha sonra tanıştığım bir kişi, “sen onu boş ver, o paletlerle kafayı bozdu”
yorumunu yapmıştı.
“Aslında bu işin çaresi, plastik palete geçmek” gibi
bir yorum yapmak gafletinde bulundum, o da bana bu işin neden olmayacağına dair
1 saat cevap verdi. En büyük nedeni de, zincir marketlerden paletleri doğru
dürüst geri alamayışımızdı. Daha sonraki günlerde, zincir marketlerin bir
tanesi ile yapılan bir toplantıya katıldıktan ve de paletlerin bahçedeki
hallerini gördükten sonra, geri alınamayacakları konusunda bende ikna olmuştum.
Tabi o günlerden, bu günlere 18 yıldan fazla bir zaman geçti ve şu andaki en
son durum nedir bende bilmiyorum. Abidin Bey, paletler konusunda, o zaman ki direktörümüz sevgili Pat’in bile takdirini kazanan çalışmalar yaptı ve sisteme değer katacak neticelere ulaştı. İki gün boyunca aralıksız paletleri dinledim ama çok da güzel vakit geçirdim. Bir de yün donsuz yakalanmamış olsaydım, süper olacaktı.
Sen de her fabrika için aynı şeyi yazıyorsun diyeceksiniz
ama gerçekten de bu durum bütün fabrikalar için geçerli. (Ankara’da kahve
vermeyen bayan hariç). Mersin fabrikasında da, başta sevgili kardeşim Mutlu
olmak üzere büyük dostlukların temelleri atıldı. Şu anda halen sistemin çeşitle
yerlerinde çalışan veya sistem dışına çıkmış çok sevdiğim arkadaşlarım
dostlarım var. Herkesi yazabilmem mümkün değil (kimse küsmesin) ama şu anda
Bursa’da olan sevgili kardeşim Enver, Elazığ’da olan sevgili Hakan, şimdiki
operasyon müdürü sevgili Murat, Altunizade ofiste çalışan, Musa, Gürkan ve
diğerleri, sevgili Arif, şimdiki satınalmacılar, Mert ve Gürdal ve diğer bütün
arkadaşlarım dostlarım hepinizin kalbimde ayrı, ayrı yeri vardır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder