Erkekler de
oynar bu oyunu ama daha ziyade kızlara özgü bir oyundur oynanan. Sosyal platformlarda sık sık dolaşan bir yazı
var.
“İnsan
fırsatın gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini… Fırsatlar bekler,
insanlar bekler… Kazanan hep mazeret olur…” Bu sözler Paulo Coelho’ya aitmiş. Güzel demiş ama günümüzde artık çok da geçerli değil. Kimse fırsatların gelmesini filan beklemiyor. Herkes daha iyi bir fırsatın gelmesi peşinde bir şeyler arayıp duruyor.
Doğal olarak bu riskli bir oyun. Pirince giderken evdeki bulgurdan da olma durumu var. “Ben daha iyisini bulana kadar sen burada bekle.” oyununu kızlar çok güzel oynar. Doğuştan birçok işi aynı anda düşünebilme yeteneğine sahip oldukları için bu konuda da son derece başarılıdırlar.
Bizim
zavallı çocuklar da yıllarca kızların gelmesini beklerler. Daha iyi bir şey
bulamayanların bir kısmı yıllarca beklettiği Anadolu çocuklarına geri döner,
bir kısmı da hiçbir zaman dönmez. Hiç dönmez. Çünkü arayış halen bitmemiştir.
Burada iki
önemli parametre var, “sevmek” ve “sevilmek”. Konu da zaten bu iki parametrenin
kombinasyonlarında takılır kalır.
Karşındaki
seni seviyorsa, sen de onu seviyorsan, o zaman hiç sorun yok. Allah mutlu etsin.
Atın adımınızı, çıkın yola ve gidebildiğiniz yere kadar gidin. Tabi ki burada
“sevgi” derken, gerçek sevgiden bahsediyorum. Kâğıt üzerine yazılmış, ilk rüzgârda
uçup gidecek sevgiden değil; kalplere kazınmış, midede hissedilen sevgiden
bahsediyorum.Burada en kritik kombinasyon, onun seni sevmesi, senin de onu sevmemen kombinasyonudur. Sevmiyorsan “git” dersin olur biter. Bu kadar basit bir işlem! Öyle değil mi? Değil işte. Git demek kolay ama ya sonra onun kadar sevenini de bulamazsan ne olacak? O yüzden kenarlarda bir yerlerde durmasında yarar var. Ölmeyecek kadar su, ekmek filan verirsen, o seni bir ömür boyu bekler.
Bu durum
ilk bakışta yedekte bekleyen için sorun gibi görülebilir. Ama yedek olduğunu
hissetmediği için, genelde o da bu durumdan memnundur. Yıllarca bekler ve bir
ilişki sürüyor zanneder.
Bu sözler
ayrıca sadece gönül işleri için geçerli değildir. Yedekleme yapımızda var ve
günlük yaşamımızın her parametresi için geçerlidir. Bir yere davet ettiğinde
sana bir türlü doğru dürüst cevap vermeyenler de yedekleme yapıyorlar. Sana
"hayır" demeyerek seni yedekte tutuyor ama daha sonra ortaya çıkabilecek daha iyi
buluşmalar için de kapıyı açık bırakıyor.
Hayat bu, ne
olacağı belli olmaz. Sana şimdiden söz verip de neden kendini taahhüt altına
soksun ki? Sen hele bir dur, daha sonra daha iyi bir şey çıkmazsa gelirim.
Son
ihtimal de iki tarafın da birbirini sevmemesi durumudur ve de en temizi budur ama
bazen tarafların ikisi de bu durumun farkında değildir. Seviyorum zannederler.
Birilerinin çıkıp bu zavallı arkadaşları bu esaretten kurtarması gerekmektedir.
Her şey gibi bunu da devletimizden bekleyemeyiz. Eş, dost, akrabalar yardımcı
olsunlar.
Yukarıda da
belirttiğim gibi hislerde açık ve net olmak en doğru yoldur. Alım
yapmayacağınız bir satıcıyı yalan sözlerle heveslendirmek de günahtır,
sevmeyeceğiniz bir kalbi yedekte tutmak da.
Hep
yedeklemeden söz ediyorum ama burada anlatmaya çalıştığım her zaman tek bir
yedek veya tek bir tali yol da olmayabilir. Bazı insanlar çok sağlamcı ve
birçok yedekle çalışıyorlar.
Emin der ki,
“Konu ne olursa olsun, sevemeyeceğiniz bir kalbi içinize alıp kendinize yük
etmeyin, karşı taraftakilerin de sevgileriyle, umutlarıyla oynamayın.”
Kalp çok
önemli bir emanettir, emaneti kabul ediyorsanız ona çok iyi bakın.
Sağlıklı
kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder