Bütün söylediklerinize
katılıyorum. Bu ülkenin büyük şehirlerinde (başta İstanbul olmak üzere) yollar,
köprüler, park alanları, tüneller, kaldırımlar hepsi yetersiz. Ne yazık ki bu
büyüklükteki şehirlerin yükünü kaldıracak bir altyapımız yok.
Altyapımız olmadığı
gibi, kullanışlı toplu taşıma sistemlerimiz de yok. Birbirine doğru dürüst bağlanmayan,
bölük pörçük birkaç hafif raylı sistemden başka hemen hemen hiçbir şeyimiz yok.Bütün bunları alt alta sıraladığınız zaman da, ortaya içinden çıkılmaz bir trafik düğümü çıkıyor. Bu gerçekleri kimse inkâr edemez ama yine de bizler biraz daha sorumlu davranmayı becerebilsek, trafik akışına büyük katkı sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Her geçen gün daha da kötüye giden, “aracımızı sağ şeride park etme” alışkanlığımızdan vazgeçerek bu duruma büyük bir katkı sağlayabiliriz. Minibüs Yolu gibi çok işlek bir yolda, gönül rahatlığı ile aracını sağ şeride park edenleri büyük bir şaşkınlıkla izliyorum. Bu nasıl bir rahatlıktır? Bu nasıl bir umursamazlıktır? İki şerit açık olduğu zaman dahi yetmeyen bir yolu, siz tutup tek şeride indiriyorsunuz. Ondan sonra geç geçebilirsen.
Minibüs yolunu örnek verdim ama diğer bütün caddelerde de durum çok farklı değil. Bağdat Caddesi’nden defalarca arabası çekilip götürülmüş insanlar tanıyorum ama yine de ısrarla sağ şeride park etmeye devam ediyorlar. Üstelik cezalar da çok yüksek. Cezası, çekme bedeli, park bedeli filan derken rakam çok yüksek meblağlara ulaşıyor. Sözde 3 şerit olan Bağdat Caddesi’nde genelde 1,5 şerit kullanabiliyorsunuz.
Kavşakları tıkama alışkanlığımızdan neden vazgeçemediğimizi de anlayamıyorum. Aslında çok basit bir iş diye düşünüyorum. Önüne bakacaksın, trafiğin durduğunu ve ileriye doğru gittiğin takdirde diğer yönden gelen yolu tıkayacağını gördüğün an, ileriye gitmeyeceksin. Bunu neden yapamıyoruz? Hiç gereksiz yere başka bir yol için de tıkanıklık yarattığımızı anlamıyor muyuz yoksa umurumuzda mı değil? Amerika’da, bu şekilde kavşakları tıkamanın çok ciddi cezası var.
Bu gibi büyük
şehirlerde, trafiğin akışını durduracak veya yavaşlatacak her türlü eylemden
uzak durmalıyız. Bütün trafiği birbirine katıp, defalarca şerit değiştiren
insanların bütün o yaptıkları riskli hareketlere rağmen, benden sadece 2 araba
önde olduklarına defalarca şahit olmuşumdur. Unutmayın, ister fabrika ortamı
olsun, ister trafik ortamı hiç fark etmez; değişkenliklerin artması akışı
bozar, verimliliği azaltır. Aynı felsefe diğer ilişkiler için de geçerlidir.
Yoğun trafikte 50 kere şerit değiştirmeden gitmek çok mu zor? Yan şeritteki
araçların önüne doğru çıkış yaptığınız her an, trafiğin akışında bir yavaşlama
noktası yaratıyorsunuz.
Herkes mümkün olduğu
kadar kendi şeridinden gitmeye çalışsa, trafik akışına katkısı olacağı kesin.
Sık sık şerit değiştirenler dışında, bir de hiçbir şeritten vazgeçmek istemeyen
arkadaşlar var. Bunlar, sanki dünyanın en normal işiymiş gibi çizgiyi
ortalayarak gidenler. Arkadaş açıkgöz ya, bu şekilde giderek hangi şeritte daha
avantajlı bir durum ortaya çıkarsa, o şeridi kullanacak. Avantajlı süreç
bittiği zaman da, hemen yine şerit çizgisini ortalamaya devam edecek.
Akışı yavaşlatıp,
herkesi zorda bırakan bir diğer durum da, sağa döneceğini bile bile, yolun
köküne kadar sol şeritten gidip sonra oraları birbirine katarak sağa dönme
hastalığıdır. Ben, bunu, bir türlü belli parametreleri yakalayamamış olmamıza bağlıyorum.
Japonya’da görmüştüm; amcam ileriden sağa döneceğini biliyorsa, önünde 500 tane
de araç olsa hemen sağ şeride geçiyordu. Neden? Diğer insanların haklarına tecavüz
etmeyi, düzeni bozmayı sevmiyorlar da ondan…Bunlar gibi daha birçok konuyu sıralayabiliriz. Yaptığımız en ters işlerden bir tanesi de ters yöne girmek. Bu konuda da bir şeyler yazmak istedim ama bu işi yapan sürücüler için söyleyecek bir şey bulamadım. Ne diyeyim, Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın.
Dünyanın birçok büyük
şehrinde trafik sorunu hayatın kaçınılamaz bir parçası. Örnek olarak; şimdiki
durumu nasıl bilmiyorum ama benim gittiğim zamanlarda, Moskova’da trafik hiç
yürümüyordu. Trafik yürümüyordu ama gayet kullanışlı bir metroları vardı. Bizim
gibi yolların rezilliğine muhtaç değillerdi.
Bilhassa İstanbul’daki
dostlarıma sesleniyorum. Trafik akışını yavaşlatacak işlerden uzak durarak, bir
gram da olsa bu duruma katkı sağlayabiliriz. 50 kere şerit değiştirerek çok
büyük bir avantaj sağlamanız mümkün değil. Nedir bu acelemiz? Bilmesek; herkes
bir an önce iş yerine varıp, arı gibi çalışmak istiyor zannederiz…Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder