Ters Yöne Girmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ters Yöne Girmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mayıs 2024 Pazar

Dörtlüler

Günaydın Dostlar,

Cuma akşamı en kalabalık saatte Ethem Efendi Caddesi’nde arabasının içinde bekleyen amcanın rahatlığı takdire şayandı. Bu civarda yaşayan dostlarımız Ethem Efendi’nin ne kadar kalabalık bir cadde olduğunu çok iyi bilirler. Aslında her ne kadar adı cadde olsa da ebatları itibarıyla aslında bir sokak büyüklüğündedir.



Böyle bir yolda dörtlüleri yakarak büyük bir gönül rahatlığı ile duran amcanın rahatlığından Allah hepimize versin. Zaten günün her saati kalabalık olan yol, amcanın hiç istifini bozmadan durması karşısında düğüm oldu. Çalan kornalardan, bağırmalardan ben huzursuz oldum amca bir gram rahatsız olmadı.

İşin komik tarafı yüz metre kadar ileride amcanın bekleyebileceği bir alan da vardı. Niye orada beklemiyor? İnen kişi “Ben oraya kadar yürüyemem.” demiştir de ondan. Bu gibi rahat insanların içlerinden “Ne olacak canım, on dakika durduk diye dünyanın sonu mu geldi?” diye düşündüklerini hissediyorum.

Bizim sevgili amca, “Burada park edemezsin.” diye bağıranlara “Ben park etmedim ki.” diye karşılığını vermekten de kaçınmadı. Pişkinliğin, şımarıklığın ete ve kemiğe bürünmüş hali.

Bu yaşananlar bana sevgili kardeşim Ali Kemal’in söylediklerini hatırlattı. “Bu ülkede dörtlüleri yakmak joker gibidir, yaktığınız zaman her şeyi yapabilirsiniz.” derdi. Gerçekten de öyle.

Çok fazla sokaklarda yürüdüğüm için bütün jokerleri görme şansım oluyor. Cumartesi sabahı dörtlüleri yakmış olarak ters yönden gelen araba dikkatimi bile çekmedi. Adamcağız en azından dörtlüleri yakmış, çoğumuz ona bile tenezzül etmiyoruz. Bu şekilde ters yöne girmenin tercümesi “Ben iyi bir şey yapmadığımı biliyorum, o yüzden dikkatli gelin de sorun olmasın.” demek oluyor.

Öğlen saatlerinde benzin almaya gittiğimde bu sefer de ters şeritten gelen joker çıktı karşıma. Yolda giderken yolun karşı tarafında uygun bir park yeri görürseniz dörtlülerinizi yakarak ters şeritten gidebilirsiniz. Bu şekilde ters şeritten gitmek inanılmaz kabul görmüş bir durum. Adam park yeri görmüş ve son hız oraya doğru yönelmiş, kim ne diyebilir ki? Bu şekilde gelen bir araca çarpsanız sokaktakiler bile “Ağabey, adam dörtlülerini yakmıştı geliyordu, görmüyor musun?” diye karşına dikilirler. Ne demişti Ali Kemal? Dörtlüleri yakınca her şeyi yapabilirsin.

Bu hafta sonu şansım jokerlerden açıldı. Son karşılaşmamız da evin sokağında oldu. Dörtlüleri yakarak kaldırıma park etmiş genç bir çocuk ile günü tamamladık. Çocuk öyle bir park etmiş ki yola inmeden geçmek mümkün değil. Araçların aralıksız geldiği işlek bir yolda bu hareketiyle insanları yola inmeye zorluyor ve dolayısıyla tehlikeye atıyor. Sonra da “Bu kaza nasıl odu, anlayamadım.” diyoruz. Cevap veriyorum, sorumsuzun iki adım atmamak için sorumsuzca kaldırımda park etmesi yüzünden oldu. Çocukları, gençleri, yaşlıları, bastonlu teyzeleri; kısacası herkesi arabaların önüne inmeye zorluyor.

Bir buçuk günde karşıma çıkan jokerleri paylaşmaya çalıştım, kim bilir daha neler oluyordur. Bizim ülkemizde dörtlüleri yakmak yapılmaması gereken bir işi yapmak anlamına geliyor. Sanki yakınca özel bir izin almışız zannediyoruz. Dostlar, dörtlüleri yakmak her istediğimizi yapabileceğimiz anlamına gelmiyor.

Her ne yaparsak yapalım, lütfen insanları tehlikeye atacak işlerden uzak duralım.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın… 

25 Eylül 2022 Pazar

Her Şey Gelebilir

Günaydın Dostlar,

Amerikalı bir arkadaşımla Bağdat Caddesi’nde yürürken sokak geçişlerinde çok da sağa sola bakmadığı dikkatimi çekti. Benim uyarıma da “Ben sokağın yönüne göre bakıyorum, ters yönden ne gelebilir ki?” diye karşılık verdi.

Bana söylenebilecek bir laf mı şimdi bu? “Öyle şeyler gelir ki rüyanda bile göremezsin.” dediğimde “Bisikletliler, motosikletliler dünyanın her yerinde zaman zaman ters yöne girebiliyorlar.” dedi.



Ben onları düşünmedim bile. Hiçbir şeye şaşırmayan bizler, ters yönden bir bisiklet geldi diye mi şaşıracağız? Dikkatimizi bile çekmez. Unutmayalım ki bizim yaşamımızın en belirgin özelliği hiçbir şeye şaşırmamamızdır. “Bu kadar da olmaz.” diyebileceğimiz bir şey kaldı mı?

Sokaktan aşağıya ne gelse şaşırırdım? Ata binmiş aşağıya doğru gelen insanları görsem şaşırır mıydım sizce? Bence ihtimal sıfır. At zaten bizim için özel bir konu, atlı polislere de alışığız, o yüzden de hiç yadırgamazdım. Haber değeri bile yok.

Atı geçtik, develerin üzerinde insanları görsem şaşırır mıydım? Azıcık bir şaşırma olurdu ama çok da umursamazdım. Vardır bir nedeni diye düşünürüm. Belki film çekimi için filan gelmişlerdir. Zaten izah edemeyeceğimiz her şeye “Vardır bir sebebi.” açıklaması yaparız. Muhtemelen de hiçbir açıklaması yoktur.

Develere değil ama fillere daha çok çok şaşırırdım. Fillerin üstünde gelen adamlar dikkatimi çekerdi. Hatta resimlerini çekip sosyal medya platformlarında paylaşırdım. Bu konu da herhalde Hindistan’da kimseyi şaşırtmazdı.

İnsanları geçelim, insansız hayvan sürüleri kaçımızı şaşırtırdı. Koyunların, ineklerin, tavukların ve diğer samimi olduğumuz hayvanların hiçbirimize etkisi olmazdı. Dönüp bakmazdık bile. İlgimizi çekebilmesi için yokuş aşağı devekuşu veya tavus kuşu sürüsünün geliyor olması lazım.

Ters yönden gelen her türlü taşıta da çok alışığız. Bizi etkilemesi için ters yönden uçak filan geliyor olması lazım. Ona da çok şaşırmayız ama en azından dönüp bir kere bakar ve “Nereye gidiyor acaba?” diye düşünürüz. Ben böyle bir şey görsem restoran veya kafe yapılacağını düşünürüm.

Uçak ilginç olurdu ama tren veya gemi de fena olmazdı. Trenleri çok sevsem de asfaltta giden bir tren benim için bile fazla olurdu. Aslında tramvaylar yüzünden bu duruma da çok yabancı değiliz. Gemi görmek daha güzel olurdu.

Hepimizi gerçekten şaşırtacak durum uzaylılar olurdu. Noter Sokak’tan aşağıya doğru uzaylıların geldiğini gözünüzün önüne getirin. Böyle bir durumda insan ne yapacağını bilemez. Bunların önünden karşıya geçmek dağıtım kamyonunun önünden geçmeye benzemez. Parmağından ateş açarak moleküllerine ayırır vallahi. Onlara “Baba ya ters yöne girmişsiniz.” de denmez.

Çocuk bir laf söyledi, benim aklıma gelmeyen şey kalmadı. Bunlar sabahın karanlığında aklıma gelenler. Biz Amerikalı değiliz, her yöne beş kere bakmadan sakın karşıdan karşıya geçmeyin. Hatta yukarıya bile bakın. Şimdi bir de kafanıza düşme ihtimali olan şeyleri saydırmayın bana.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

12 Kasım 2020 Perşembe

Her An Her Yerdeler...

Günaydın dostlar…

Hiç sokağın bir tanesine dönüp de karşıdan ters yönden deli gibi gelen bir motosiklet gördünüz mü? Her halde görmeyenimiz yoktur. Bilhassa akşam olduğunda her an her yerdeler.

Aylardır, yıllardır bu işin artık çok tehlikeli boyutlara geldiğinden söz ediyorum. Karanlık bir gecede köşeyi dönerken bir de bakıyorsunuz ki son anda kaldırımla aranıza bir motosikletli girmiş. Görmeseniz sıkışıp kalacak orada.



“Yol nasıl olsa tek yön” diyerek adım atmak da yok, her an gecenin karanlığını yırtarak son hız bir motosiklet gelebilir. Her an her ortamda motosikletlere dikkat etmeye çalışırken şimdi bir de karşımıza çeşitli kanatlı türleri çıkmaya başladı.

Ekmek parası için koşturan çocuklar maalesef deliler gibi gidiyorlar. Yolların ne tersi var ne de düzü. Yollar böyle de kaldırımlar farklı mı? Maalesef onlar daha da beter. Kaldırımlar da motosiklet yolu.

Ama az ama çok motor kazası yaşamayan kalmadı. Son saniye de önlenen kazaları da hiç saymıyorum. Bir gün önce “Bu iş çok can yakacak” diye konuşmuşken, ertesi gün kırk yıllık arkadaşımızın, dostumuzun babasının motosiklet çarpması sonucunda hayatını kaybettiği haberi geldi. Aynı şekilde üç yıl kadar önce bir dostumuzu daha kaybetmiştik.

Evinin karşısındaki dükkâna bile geçmeyi başaramadı. Kaldırımdan adımını atar atmaz hızla gelen bir motor onu bizden aldı götürdü. Mekânı cennet olsun. Bu işlere bir çözüm bulunmazsa daha kimleri kaybederiz Allah bilir.

Sokağa bakıyorsunuz kimseler yok. Tam dönerken veya adımınızı atarken bir anda bir motosiklet çıkıveriyor karşınıza. Bilmiyorum ama bu arkadaşlar muhtemelen sefer başına ücret alıyorlar ve deliler gibi gidip mümkün olduğu kadar çok sefer yapmaya çalışıyorlar.

İş hayatı zor, güncel şartlar zor kimse artık yemek yapmakla uğraşmak istemiyor. Akşam oldu mu sokaklar motosiklet pistine dönüyor. Tabii bunlara bir de evlere süpermarket servisi yapan firmaları eklemek lazım. Salgın öncesi çok ilgi görmeyen firmalar (doğal olarak) bu günlerde çok popüler oldular. Birçok kişi kalabalık ortamlara girmek istemediği için evlere servis çok değer kazandı.

Ne zaman akşam dışarı çıksam her zaman motosikletlerin yapacağı kuralsızlıklara karşı hazır olmaya çalışıyorum. Sola döneceğimi anlasın diye sola sinyal veriyorum ama onun buna rağmen sol taraftan beni geçmeye çalışacağını da biliyorum. Sinyal verdim diye dönseniz, gelip size çarpacak. Ondan sonra; ona da yazık, size de.

Motosikletlerin hiçbir trafik kuralına uymasına gerek yoktur diye bir kanun çıktı da bizim mi haberimiz olmadı. Her an yeni bir şeyler çıkıyor, belki bir gece de böyle bir şey çıkmıştır. Ne yayalar, ne da araçlar bu kadar rahat her yöne hareket edemiyorlar. En serbest dolaşan motosikletler.

Şerit aralarına girmeler, araçlarla kaldırım/duvar arasına sıkışmalar, olmadık yerlerde araçları geçmeler, ters yöne büyük bir rahatlıkla girmeler, kaldırımda deli gibi gitmeler gibi durumlara maalesef çok sık tanık oluyoruz. Işıksız, kasksız gidenlerden de hiç bahsetmiyorum.

Son sözüm de ekmek parası kazanmaya çalışan kardeşlerime: Gençler ben de gençliğim de çok motosiklet kullandım. Hiçbir zaman motorum olmadı ama yarım saati 5 liradan kiralardık. Bizim zamanımızda evlere dağıtım işleri olmasa da sokaklarda epeyce motor ve mobilet vardı. Her zaman dikkatli olmaya çalışırdık. Sizler bu şekilde hareket ederek en başta kendi hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz, sonra da bizlerin hayatını. Hiç olmaması gereken kazalar neticesinde sevdiklerimizi kaybediyoruz. Beş dakikalığına evinden çıkan bir insan, bir daha evine dönemiyor. Motosiklet kullanmak, sizin işiniz. Her iş gibi o da azami derecede önem gerektirir. Bazı işyerlerinin sizlere baskı yaptığını da biliyorum ama bırakın yarım dakika geç olsun. Gittiğiniz mesafelerde en fazla yarım dakika fark eder.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

9 Ekim 2016 Pazar

Kabahatin Yarısı Bizim...

Günaydın dostlar…

Bütün söylediklerinize katılıyorum. Bu ülkenin büyük şehirlerinde (başta İstanbul olmak üzere) yollar, köprüler, park alanları, tüneller, kaldırımlar hepsi yetersiz. Ne yazık ki bu büyüklükteki şehirlerin yükünü kaldıracak bir altyapımız yok.
Altyapımız olmadığı gibi, kullanışlı toplu taşıma sistemlerimiz de yok. Birbirine doğru dürüst bağlanmayan, bölük pörçük birkaç hafif raylı sistemden başka hemen hemen hiçbir şeyimiz yok.


Bütün bunları alt alta sıraladığınız zaman da, ortaya içinden çıkılmaz bir trafik düğümü çıkıyor. Bu gerçekleri kimse inkâr edemez ama yine de bizler biraz daha sorumlu davranmayı becerebilsek, trafik akışına büyük katkı sağlayabiliriz diye düşünüyorum.

Her geçen gün daha da kötüye giden, “aracımızı sağ şeride park etme” alışkanlığımızdan vazgeçerek bu duruma büyük bir katkı sağlayabiliriz. Minibüs Yolu gibi çok işlek bir yolda, gönül rahatlığı ile aracını sağ şeride park edenleri büyük bir şaşkınlıkla izliyorum. Bu nasıl bir rahatlıktır? Bu nasıl bir umursamazlıktır? İki şerit açık olduğu zaman dahi yetmeyen bir yolu, siz tutup tek şeride indiriyorsunuz. Ondan sonra geç geçebilirsen.

Minibüs yolunu örnek verdim ama diğer bütün caddelerde de durum çok farklı değil. Bağdat Caddesi’nden defalarca arabası çekilip götürülmüş insanlar tanıyorum ama yine de ısrarla sağ şeride park etmeye devam ediyorlar. Üstelik cezalar da çok yüksek. Cezası, çekme bedeli, park bedeli filan derken rakam çok yüksek meblağlara ulaşıyor. Sözde 3 şerit olan Bağdat Caddesi’nde genelde 1,5 şerit kullanabiliyorsunuz.

Kavşakları tıkama alışkanlığımızdan neden vazgeçemediğimizi de anlayamıyorum. Aslında çok basit bir iş diye düşünüyorum. Önüne bakacaksın, trafiğin durduğunu ve ileriye doğru gittiğin takdirde diğer yönden gelen yolu tıkayacağını gördüğün an, ileriye gitmeyeceksin. Bunu neden yapamıyoruz? Hiç gereksiz yere başka bir yol için de tıkanıklık yarattığımızı anlamıyor muyuz yoksa umurumuzda mı değil? Amerika’da, bu şekilde kavşakları tıkamanın çok ciddi cezası var.

Bu gibi büyük şehirlerde, trafiğin akışını durduracak veya yavaşlatacak her türlü eylemden uzak durmalıyız. Bütün trafiği birbirine katıp, defalarca şerit değiştiren insanların bütün o yaptıkları riskli hareketlere rağmen, benden sadece 2 araba önde olduklarına defalarca şahit olmuşumdur. Unutmayın, ister fabrika ortamı olsun, ister trafik ortamı hiç fark etmez; değişkenliklerin artması akışı bozar, verimliliği azaltır. Aynı felsefe diğer ilişkiler için de geçerlidir. Yoğun trafikte 50 kere şerit değiştirmeden gitmek çok mu zor? Yan şeritteki araçların önüne doğru çıkış yaptığınız her an, trafiğin akışında bir yavaşlama noktası yaratıyorsunuz.
Herkes mümkün olduğu kadar kendi şeridinden gitmeye çalışsa, trafik akışına katkısı olacağı kesin. Sık sık şerit değiştirenler dışında, bir de hiçbir şeritten vazgeçmek istemeyen arkadaşlar var. Bunlar, sanki dünyanın en normal işiymiş gibi çizgiyi ortalayarak gidenler. Arkadaş açıkgöz ya, bu şekilde giderek hangi şeritte daha avantajlı bir durum ortaya çıkarsa, o şeridi kullanacak. Avantajlı süreç bittiği zaman da, hemen yine şerit çizgisini ortalamaya devam edecek.
Akışı yavaşlatıp, herkesi zorda bırakan bir diğer durum da, sağa döneceğini bile bile, yolun köküne kadar sol şeritten gidip sonra oraları birbirine katarak sağa dönme hastalığıdır. Ben, bunu, bir türlü belli parametreleri yakalayamamış olmamıza bağlıyorum. Japonya’da görmüştüm; amcam ileriden sağa döneceğini biliyorsa, önünde 500 tane de araç olsa hemen sağ şeride geçiyordu. Neden? Diğer insanların haklarına tecavüz etmeyi, düzeni bozmayı sevmiyorlar da ondan…

Bunlar gibi daha birçok konuyu sıralayabiliriz. Yaptığımız en ters işlerden bir tanesi de ters yöne girmek. Bu konuda da bir şeyler yazmak istedim ama bu işi yapan sürücüler için söyleyecek bir şey bulamadım. Ne diyeyim, Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın.

Dünyanın birçok büyük şehrinde trafik sorunu hayatın kaçınılamaz bir parçası. Örnek olarak; şimdiki durumu nasıl bilmiyorum ama benim gittiğim zamanlarda, Moskova’da trafik hiç yürümüyordu. Trafik yürümüyordu ama gayet kullanışlı bir metroları vardı. Bizim gibi yolların rezilliğine muhtaç değillerdi.
Bilhassa İstanbul’daki dostlarıma sesleniyorum. Trafik akışını yavaşlatacak işlerden uzak durarak, bir gram da olsa bu duruma katkı sağlayabiliriz. 50 kere şerit değiştirerek çok büyük bir avantaj sağlamanız mümkün değil. Nedir bu acelemiz? Bilmesek; herkes bir an önce iş yerine varıp, arı gibi çalışmak istiyor zannederiz…

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…