Günaydın Dostlar,
İş hayatımız boyunca
hepimiz sevmediğimiz birçok işi yapmak zorunda kalıyoruz. Makamınız ne olursa
olsun herkes bu durumdan payını alıyor. Şirketin birinde CEO veya yönetim
kurulu başkanı olan bir kişi, hiç mi sevmediği işleri yapmıyor? İnanın yapıyorlar.
Devlet başkanları bile
bu durumdan muaf değiller. Onlar da çok sevmeseler de birçok iş yapıyorlar.
Belki de hepimizden çok. Yaptıkları binlerce işin ve verdikleri kararların
hepsi çok mu keyifli zannediyorsunuz.
Çarşamba sabahı
sevgili kardeşlerim Olcay ve Şükrü ile bu tip konulardan konuşurken söz döndü
dolaştı Fenerbahçeli Palkas’a geldi. Pelkas ortada oynamayı çok seviyor ve en
başarılı olduğu yer de orası ama taktik gereği veya ihtiyaçlar gereği bazen sol
tarafa da konabiliyor.
Ben de sol tarafta çok
başarılı olamadığını düşünüyorum ama oraya konduğu zaman elinden geleni de yapmıyor.
Hemen keyfi kaçıyor. Çok beğenmediğin bir iş olabilir ama en azından bir çaba
göster. İş hayatında hangimize soruyorlar “Bu işi sever misin?” diye.
Çok sevmeyebilirsiniz
ama bu devirde yaptığınız iş değil, o işi nasıl sattığınız daha önemli. Yerleri
süpürüp pırıl pırıl yapsanız da “Ben yerleri tertemiz yaptım.” diye her ortamda
yaygara yapmazsanız çoğu kişinin haberi bile olmaz.
Yerinde oynatılmayan
futbolcunun hemen tadı kaçıyor. Ofislerde, fabrikalarda, oralarda, buralarda
çalışan bizler ne yapalım. Her çalışanın gününün bir bölümü çok da sevmediği
işleri yaparak geçiyordur. Üstelik sporcuların aldığı paranın binde birini de
almadan yapıyorlar bu işleri. İşyerlerinde tek dert işlerin yapılmasıdır. İşleri
yaparken mutlu olup olmadığınız genellikle ikinci planda kalır, hatta üçüncü
planda kalır.
Profesör doktorların
ihtiyaç anında hastaların altını temizlediğini gördüm. Eminim onlar da çok
mutlu olmuyorlardır. İhtiyaç anında masanızın büyüklüğünün çok bir anlamı
kalmıyor.
Amerika’da ilk işe
başladığımda çalıştığım şirket, bizi ‘Gerektiğinde herkes her işi yapabilir.’
kültürüyle yetiştirdi. Müşterilerin araçlarına mobilya yüklemekten tutun da bitmek bilmez depo satışlarına kadar her işi yaptık. Böyle bir kültürle
büyüdüğüm için bana hiçbir iş zor gelmez. Masam ne kadar büyük olursa olsun;
gerektiğinde Excell tablolarını da hazırlarım, gece yarılarına kadar
sevkiyatları da organize edebilirim. Sistemdeki on binlerce kodu düzelttiğim de
vardır.
Tabii bu durumların
ille de iş yerlerinde olması gerekmiyor. Evde yaptığımız işleri düşünün. Evdeki
işlerin hepsini çok severek mi yapıyoruz? Ben süper ev temizlerim ama ütü
yapmaktan nefret ederim. Sürekli evde çalışan insanlar da sevmeseler de
yaptıkları her işin hakkını vermeye çalışıyor. Herkes elinden gelen en iyi
yemeği yapmaya çalışır, kimse “Ben aşçı değilim, bu durumdan çok mutsuzum, bugün
de yağını koymayayım.” demez.
Bu devirde her şey
gittikçe zorlaşıyor. Para kazanma rekabeti her gün artıyor. Ancak minik
farklılıkları yaratabilen ve değişimlere ayak uydurabilen şirketler ayakta
kalabilecek. İş seçerek değil, bu minik farklılıkları yaratarak çalıştığımız
işyerlerinin para kazanabilmesini sağlamalıyız. Son elli yılda yaptıklarımızla
önümüzdeki elli yılda yol alamayız.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Elinize sağlık Emin Bey
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
Sil