Günaydın dostlar…
Hayatın her aşamasında
geçerli olmakla beraber, bu sabahki konumuz işyerlerinde ‘hayır’ diyemeyenler.
Bazı çalışanlar yıllarca kalabalığın arasına karışarak hiç iş yapmadan durumu
idare ederken, her türlü iş (bilhassa da angarya ve problemli işler) üstüne
kalan zavallılar.
İşten sıyırabilmek de
doğuştan gelen bir meziyettir. Bazı arkadaşlar bunu çok iyi başarabilirken, bazı
arkadaşlarımız da her konuya “Ben hallederim” şeklinde yaklaşarak her şeyin
üstlerine kalmasına neden olurlar. Bunlar genellikle iyi yetiştirilmiş, küçük
yaşlarda da ev içindeki sorumluluklarından kaçamayan dürüst ve iyi niyetli
kişilerdir.
Doğal olarak; ‘işten
sıyırma’ yeteneği çok gelişmiş olan arkadaşların, ‘laf edebilme’ becerileri de
çok gelişmiştir. Çok iyi bilmedikleri bir konuyu, demagoji ve laf salatasıyla
geçiştirebilirler ve bunu yaparken de sanki konuya son derece hâkimmiş gibi bir
imaj verirler. Bir sürü laf ederek, olmayan yoğunluklarını anlatarak anında
işten sıyırırlar. En çok kullanılan yöntemlerden biri de, ‘benim başka bir
ortamda çok daha önemli bir işim var’ hikâyesidir. Bu kişiler çok az emekle işi
götürebilmeyi çok iyi becerirler.
En tehlikeli
durumlardan biri de karşıdakinin iş yoğunluğuna üzülmektir. Az iş yapanlar,
‘yoğunluktan bunalmış’ rolünü çok iş yapanlardan çok daha iyi oynarlar. “Bugün
çok bunalmış ben ona biraz yardım edeyim” dediğin gün, bittiğin gündür. Senin
üstüne kalan konular genellikle iyi niyetli yardımlar yüzünden kalır. Zira, bugün
‘çok yoğunum’ rolünü oynayabilen insan, yarın da oynar. Allah bilir bizim
gariban iyi niyetli kardeşimiz, ondan daha yoğundur.
İşim ilginç yanı,
bütün bu angaryalar ve problemler üzerlerine kalan arkadaşlar, bu durumdan
kurtulsalar, çok kuvvetli ihtimalle kuruma bütün bunları üzerlerine yıkanlardan
daha çok değer sağlayacaklardır.
Fabrika ayarlarımızın işten
kaçmaya ayarlı olduğu bir ortamda, “Nasıl yardımcı olabilirim?” gibi sorular
veya “Benim için hiç sorun değil” gibi yorumlar Rıfkıları üzerinize çekmek için
yıldızlı davetiye göndermek gibidir.
Rıfkılar her zaman mı
zararlıdır? Hayır değiller. Bu işleri yaparken de çok şey öğrenebilirsiniz ama
bunun bir gelenek olmasını önleyecek hassas çizgiyi de geçmemek lazım. Bir
Rıfkı üstünüze kaldığında; hem bir şeyler öğrenip, hem de amirinize kimsenin
çok da istemediği bir angarya işi yaptığınızı gösterebiliyorsanız, akşam gönül
rahatlığıyla uyuyabilirsiniz.
Bir problemi çözmek
için ilk önce bir sorununuz olduğunu kabul etmeniz gerekiyor ya, Yekta’ya göre
bu durum da çok farklı değil. İlk önce, herkesin bütün angarya işleri üzerinize
yıktığını görüp kabul etmeniz gerekir. ‘Kabul etme’ durumu tedavi olmanın ilk
aşaması. Bir gecede bu duruma düşmediniz, bir gecede de çıkamazsınız.
Durumu kabullendikten
sonra; hallederim, bir şey değil, ben yardım edebilirim, bir sorunun olursa
mutlaka bana gel, rica ederim, lafı mı olur, yazık adamcağıza, ben tarif
edebilirim, ben nasıl yapıldığını hatırlıyorum gibi cümleleri çok dikkatli
kullanmak gerekiyor.
Rıfkı yememeyi
öğrendikçe, zaman içinde millete Rıfkı çakar duruma bile gelebilirsiniz. Doğal
olarak, şirketlerde en çok Rıfkı yiyenler çalışkan tiplerdir. Bunlar bütün
hayatları boyunca hep çalışkan olmuşlardır. Onlar sürekli ders çalışırken,
diğerleri kahvelerde Rıfkı yememeyi öğreniyorlardı. Her parametre bir arada
olmuyor. Çok çalışkan arkadaşların genellikle işten kaytarabilme becerileri çok
gelişmemiştir.
Sürekli olarak çok
çalışmak ve her türlü angarya işi yapmak, ne yazık ki bugünün iş dünyasında
size yardımcı olmaz. Önemli olan, işleri amirlerinizin görebileceği ve
kendinize bir şeyler katabilecek şekilde yapabilmektir. Yıllardır Excell
tabloları ve sunumlar hazırlayıp başkalarının bunları çeşitli ortamlarda
satmasını sağlıyorsanız, artık ‘Rıfkı Hastalığı’ durumunu kabul etme zamanınız
gelmiş de geçiyordur bile.
Daha önce de belirttiğim
gibi, angarya da olsa her iş size bir şeyler katabilir ama bunun şirket kültürü
haline dönüşmesini önlemeniz lazım. Sevgili kardeşim Seza, kedisine “Beni her
gördüğünde aklına mama gelmesin” derdi, insanların da sizi her gördüğünde akıllarına
Rıfkı’lar gelmemeli. Rıfkı’ların herkese olabildiği kadar eşit dağıtılmasını
sağlayabilmeliyiz.
Her türlü angarya
konuya ve probleme atlayıp, her yangını söndürmezsem benim kariyerimi kötü
etkiler korkusundan kurtulun. Göreceksiniz ki, dünyanın sonu gelmeyecek.
Sözü yine Yekta’nın
son sözü ile bitiriyorum: Rıfkılar nereye gideceklerini çok iyi bilirler.
Sürekli size geliyorlarsa iş yaşamı oyun kurallarını henüz iyi
öğrenememişsinizdir. Suçu başkalarında değil kendinizde arayın.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...