Dün akşam insanlarımızın
cahil olduğuna yönelik birçok yorum gördüm ama seçim sonuçlarının ülkenin
eğitim seviyesiyle doğrudan ilgili olduğunu düşünmüyorum. Bizim ülkemizde
kutuplaştırıcı duygular ve menfaatler her zaman diğer parametrelerin önünde
olmuştur ve dünde farklı bir şey yaşanmadı. Siz hiç merak etmeyin, o cahil
sandığınız insanlar aslında cin gibidir ve de menfaatlerini gayet iyi korurlar.
Bizim içimizde “ben artık
çok büyük oldum” hastalığı vardır. Biraz okuyan, biraz eli para tutan insanlar
her şeyin iyisini ben biliyorum zannederler. Örnek olarak her millet NBA’de
oynayan basketbolcularını her zaman sorunsuz bir şekilde milli takımlarında
oynatırken biz bir türlü iki tanesini bir araya getiremedik. Neden mi? Çünkü
artık onlar çok büyük her türlü şeyi biliyorlar ve her türlü kaprisi yapmaya
hakları var.
Bizim millet doğuştan
Allah vergisi 3 meziyetle doğar. Herkesin içinde bir siyaset profesörü, bir futbol hakemi, bir de teknik adam vardır.
Bu konulardan acayip anlarız. Sor bir soru bu konuların bir tanesinde, kimse
bilmiyorum demez. Hemen sana en doğru cevabı verirler.Bu gibi durumlar geri kalmış ülkelerin kaderi herhalde. Amerika’da kimse ne siyasetten anlar, ne de futbol hakemliğinden. Adamın hayatı rahat, başka öncelikleri, hedefleri var. Her gün siyasetçileri mi takip edecek. Bir Amerikalının televizyonun karşısına oturup haftada 130 kere siyasi parti liderlerini dinlediğini düşünemiyorum bile.
Dünkü seçimde katılım
oranının %74 olduğu söyleniyor. Ben Amerika’da bu oranın hiçbir zaman %50’den
fazla olduğunu düşünmüyorum. Bildiğimden değil, sadece gördüklerime dayanarak
tahmin ediyorum. İşler yolunda olunca kimse bu kadar politikanın içine girmiyor
hatta seçime bile gitmiyor. Biz hepimiz doğuştan politikacı olduğumuz ve de her
işin içinde olduğumuz için %74 katılım hakkında söylemediğimizi bırakmadık.
İleri gitmiş ülkelerde %50
işi görüyor ama bizim gibi fakir ve geri kalmış ülkelerde biz her zaman %90
bekliyoruz. Bizim ülkemizin gerçekleri yüksek katılımı zorunlu kılıyor. Ben
Avrupa Birliği ülkelerinde de seçimlerde çok yüksek katılım olduğunu hiç tahmin
etmiyorum. Amerika’da seçimler Pazar günü bile yapılmazdı. Hafta arası bir
günde çalışanlar 1 saat filan gider oylarını atar gelirlerdi.Sonuçta seçimler bitti ve ülkenin artık yeni bir Cumhurbaşkanı var. Vatana millete hayırlı olsun. 14 partinin desteklediği adayı geçerek cumhurbaşkanı oldu. Bu küçümsenecek bir durum değil. Üzerine Demirtaş’ı da koysanız yine yetmiyor.
Bükemediğin eli öpeceksin diye boşuna söylememişler. 15 tane parti bir aday kadar oy alamıyorsa konu kapanmıştır ve artık dağılma zamanıdır. Seçim kampanyaları eşit imkanlarla yürümedi gibi sözler doğru olmakla beraber 15 partiye karşı 1 parti durumunun da çok eşit olduğu söylenemez.
Diyeceksiniz ki, oy
vermeyenler ne olacak? Onlar oy verdi. Şu veya bu nedenle sandığa gitmeyerek
onlar tercihlerini yaptılar. Ben oy vermedim ki diyerek kimse taşıdığı
sorumluluktan kaçamaz. Oy vermeyen tatilcilere söylemediğimizi bırakmadık ama
İstanbul’da olup da oy vermeye gitmeyen dünya kadar insan var.
Tatilci ve boykotçu
konusunu gereğinden fazla da abartmamak lazım. Gönüllerin adayı olmayan ve de
kimsenin tanımadığı bir kişi iyi bile oy aldı.
Dün geceden beri herkes,
her konuda söylenebilecek her şeyi söyledi. Bugün yeni bir gün yeni bir yol.
Bakalım bu yeni yol bizi nereye götürecek. Ne demişler, gün doğmadan neler
doğar.
Bekleyelim görelim,
yolumuza devam edelim, en önemlisi de akıllanalım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder