Dönüşümlü
olarak yapılan satınalma yöneticileri toplantısına ev sahipliği yapma
sırası Güney Afrika’ya gelmişti. Onlar da toplantıyı Cape Town’da yapacaklarını
belirttiler. Johannesburg’a da uğrayan uzun bir uçak yolculuğunun ardından
öğleden sonra saat 15.00 gibi Cape Town’a vardım ve şehrin en güzel noktalarından
biri olan marina bölgesine çok yakın bir yerde güzel bir otele yerleştim.
Bu tip
toplantılarda sabahtan akşama kadar toplantı yapar, sonra da aynı grupla akşam
yemeğine gidersiniz. Toplantı bittiğinde (üç dört gün) artık herkes herkesle akraba
olmuş, birbirlerinin yün don ölçüsüne kadar öğrenmiştir.Hadi gündüzü bir şekilde geçirirsiniz ama akşam yemeğindeki boş sohbetler daha da sıkıcıdır. “Türkiye’de kışın hava soğuk olur mu?” sorusundan tutun da “Irak, Türkiye’ye tam olarak ne kadar yakın?” sorusuna kadar bütün gece her türlü saçma sapan soruya cevap vermek zorunda kalırsınız. Türkiye’de kar yağıp yağmadığından sana ne be güzel kardeşim. Gidip çadır mı kuracaksın?
Sohbet etmeyi severim ama bu tip sohbet yaratmaya yönelik sorular da beni çok sıkar. Ne derim her zaman? Her şeyin doğal gelişeni güzeldir. Bırak da huzur içinde yemeğimi yiyeyim, şarabımı içeyim. Ne yapacaksın benim ülkenin nüfusunu? Mukayese tablosu mu hazırlayacaksın?
Bu
yemeklerin bir diğer özelliği de uzun sürmeleridir. Bitmek bilmezler. Yemek
beleş olduğu için herkes normal hayatında yemediği, içmediği her şeyi yemeye,
içmeye kalkar. Kahvesi, tatlısı, purosu derken yemek uzar da uzar. Yemek
uzadıkça da Emin’e sıkıntı basar. Bitse de gitsem yastığıma kavuşsam diye
beklemeye başlarım.
Sağ olsunlar, Cape Town’da da marina bölgesinde güzel bir restorana bizi yemeğe götürdüler
ama güzel Güney Afrika şaraplarının eşliğinde yemek uzadı da uzadı. İşin komik
tarafı sadece ben değil birçok insan uzayan yemekten sıkılmaya başladı. Otel
hemen hemen bir km kadar uzaklıkta ve yemek yediğimiz yerden görünüyor ama yine
de gelirken otobüsle gelmiştik.
Otobüsün
geleceği yok, insanlar da yerleştikçe yerleşiyor. Baktık olacak gibi değil on kişi kadarlık bir grup biz ayaklandık ve yürüyerek otele gitmeye karar verdik. Kalkanların
hepsi Meksika, Brezilya, Yunanistan, İspanya gibi sıcak bölge vatandaşlarıydı.
Kuzey Avrupalı veya Amerikalı hayatta böyle bir riske girmez. Sabaha kadar
otobüsü beklerler ama yine de yürüyerek gitmezler. İnsanların gitmeyin
ısrarlarına rağmen başladık yürümeye. Daha yolun yarısını bile gitmemiştik ki etrafımızda on beş tane yirmi yaşlarında çocuk beliriverdi. Ne mi istiyorlar? Tabii ki para istiyorlar. Sürekli konuşuyorlar, bizim gruptan bazıları da sürekli onlara cevap veriyorlardı. Yaptığımız en akıllı iş de sürekli yürümek oldu. Biraz daha ilerleyince gruba üç dört tane daha yaşları daha büyük olan (yirmi beş civarı) çocuklar katıldı.
Evet, belirli bir risk var ama attığımız her adımda da otele biraz daha yaklaşıyoruz. Sıcak ülkelerin insanları olduğumuz için de herkesin üstünde garip bir rahatlık var. Sonradan gelen büyük çocuklardan biri çok nazik bir şekilde konuşmaya başladı.
Adam o kadar nazik konuşuyor ki sanırsın ki turist rehberi. Şimdi düşünüyorum da bizleri sokakta görünce onlarda inanamamıştır. Akşam hediyesi gibi bir şeydi herhalde onlar için. Çocuk o kadar nazik bir dille neden onlara para vermemiz gerektiğini izah ediyor ki üç dakika daha konuşsaydı ikna olacaktık ama zamanı yetmedi.
Otele iyice
yaklaştığımız bir nokta da, “İyilikle istediğimiz zaman vermiyorsunuz, sonra
bıçakladığımız zaman ayıp oluyor.” dedi. “Kesinlikle çok ayıp olur. Ayrıca siz
bir turist ülkesisiniz, misafirlere bu tip bir muameleyi sizlere hiç
yakıştıramam.” dediğimi hatırlıyorum. Bu lafa bizim gruptakiler çocuklardan
daha fazla bunadılar. Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakarken çocuklar otelin
köşesindeki sokaktan öbür tarafa doğru gitmeye başladılar ve mucize
kilometredeki yolculuğumuz da kazasız belasız sona ermiş oldu.
Ne öğrendik
bu olaydan? Bu tip yerlerde akşam akşam sokaklarda yürümenin çok iyi bir fikir
olmadığını öğrendik, diyeceğim ama onu zaten biliyorduk. Orta Amerika, Güney
Amerika, Asya ve Afrika’da bu tip tehlikeli ülkelerden çok var.
Bence
buradan çıkarmamız gereken ders, “İş yemeklerinin çok uzatılmaması gerektiği.”
konusudur. Her gün on beş saat aynı insanlarla sohbet eden katılımcılar, sonunda
bunalıp kendilerini tehlikeli sokaklara atıyorlar.
Allah hepimizi tehlikeli sokaklardan uzak tutsun.
Sağlıklı
kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Biz de Cape Town da gece yollarda yürüdük be gayet rahat etmiştik
YanıtlaSil