İnsan hayatının çok
önemli kırılma noktaları vardır. O gün yaşanan veya yaşanmayan şeyler,
hayatınızın geri kalanının tamamını etkiler. Geçen günkü kuzenler buluşmasında
da işte böyle bir gün gündeme geldi.
Karşınızdaki insanın
niyetine bağlı olarak, bütün hayatınızı değiştirecek bir gün.Beylerbeyi’nden kalkıp, Caddebostan Plajı’na gitmek, şehirlerarası yolculuk yapmak gibi bir şeydi. Özel arabanız yoksa üç aktarmayla anca gidersiniz. Hiç kimse de bu şekilde Caddebostan’a gitmeyeceğine göre, kısacası gidilmezdi.
34 DS 683 plakalı, Opel Rekord marka araba, bizi Caddebostan’a götürüp getirmekten hiç bıkmadı. Allah var, hiçbir zaman da bizi yolda bırakmadı.
Bu günlerin bir
tanesinde, yine her zamanki gibi yenilmiş, içilmiş, kızlara yılışılmış mutlu, mesut
eve döndüğümüz bir akşamüstünde, birden yola atlayan bir çocuk yüzünden,
zavallı Opel kendini elektrik direğinin üzerinde bulmuştu.
Emniyet kemeri diye
bir şey olmadığı için de, dayım ve yan koltukta oturan arkadaşı Orhan ağabey, bir
anda arabanın ön tarafı ile yüzgöz olmuşlardı. Ben, Aynur ile beraber arka
koltukta oturuyordum ve tek hatırladığım şey bir toz bulutu ve bağrışan
insanlardı. Dayımları arabadan çıkartıp hastaneye götürmeye hazırlandıklarında,
biz halen arka koltukta oturuyorduk. Allah bilir, üzerimde de kısa pantolon vardı.
O kargaşanın ortasında; kadıncağızın biri geldi, bizi arabadan çıkarttı ve evine götürdü. Yanlış
hatırlamıyorsam, son anda da dayıma “Çocukları ben eve götürüyorum” gibi bir
şey söyledi. O şaşkınlıkla ve yüzü gözü kan içindeyken, dayım kadının bizi tam
olarak nereye götürdüğünü anladı mı, çok da emin değilim. Kadının da bir çocuğu vardı ve biz üçümüz salonda oturup, gıcık gıcık birimize bakmaya başladık. Korktuğumuz için bize su filan içirdiğini de hatırlıyorum. Kadıncağız o ortamda bize sahip çıktı ve gözü gibi korudu. Anne bize çok iyi davranıyordu ama çocuğun bizden nefret ettiği her halinden belliydi. “Ulan bizimkiler yeni çocuklar aldılar herhalde” diye düşünmüş olabilir.
Tabii o devirlerde
cep telefonu filan yok. Bırakın cep telefonunu kimsenin evinde normal telefon
bile yok. Kimseyi arayıp da, “Çocuklar orada kaldı, gidin alın” diyemezsin. Hiç
kimse de olmadığı gibi, anneannemlerin Beylerbeyi’ndeki evinde de telefon yok.
Bilinen tek telefon, Leman Hanım teyzelerde. Leman Hanımın oğulları Yahya ve
Sadık ağabey de dayımın çocukluktan beri bir arada olduğu çok samimi
arkadaşları. Bugün dahi halen görüştüklerine göre, demek ki en az altmış yıllık
arkadaşlıkları var.
Nasıl başardığını
bilmiyorum ama dayım bir şekilde Yahya ağabeylerin evini arayıp, “Ben kaza
yaptım, çocukları da orada yaşayan bir kadın aldı götürdü, git çocukları bul”
demeyi başarabilmiş. Kadının salonunda, sevimsiz çocuğu ile saatlerce bir
birimize baktıktan sonra, akşamın bir saatinde camdan Yahya ağabeyin geldiği
gördük.
Hemen Yahya Ağabey
diye kapıya koştuk ama kadıncağız gelenin bir dost olduğundan emin olmadan bizi
teslim etmedi. “Bu adamı tanıyor musunuz?” diye defalarca sorduğunu çok net
olarak hatırlıyorum.Yahya ağabey, oraya nasıl geldi ve bizi eve nasıl götürdü hiç hatırlamıyorum ama sonuçta eve döndük. Dayımlar da uzunca bir tedavi sürecinin ardından iyileşti. Adını hiçbir zaman öğrenemediğimiz ve bir daha da hiç göremediğimiz o kadıncağız, benim ve Aynur’un hayatının en önemli kırılma noktalarından bir tanesinin baş aktörüdür.
Bana mı öyle geliyor
bilmiyorum ama sanki o yıllarda iyi niyetli ve yardımsever insanların oranı
daha fazlaydı. Tabii bugün de çok fazla iyi kalpli insan
var fakat böyle bir yaşanmışlıkta, çocukları üç gün sonra terör örgütü
kamplarında bulma olasılığınız da çok yüksek.
Benim aklımda, bu olay
Acıbadem civarında bir yerlerde yaşandı diye kalmış ama çok da emin değilim. Bu
konudaki en net cevabı dayım verecektir.
Bizim hayatımızın
“Senede bir gün” günlerinden bir tanesi, o kaza günüdür.
O gün bizi alıp,
koruyan, besleyen kadıncağız bugün hayatta olmayabilir de. O zamanlar
35 yaşlarındaydı. Bu kazanın üzerinden elli sene geçtiğini düşünürsek, hayatta
olmama ihtimali de var. Vefat ettiyse mekânı cennet olsun,
hayattaysa Allah sağlıklı, mutlu, güzel günler göstersin.
Kocaman kalpli, iyiliksever
teyze, her şey için çok sağ ol. Biz senin o günkü hakkını ödeyemeyiz.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder