Günaydın Dostlar,
Akşamları izlememiş
olsam da öğlen yemeği saatime denk gelen özet programı izleyerek Survivor’ın
bütün detaylarına hâkim oldum. Altı ay boyunca ne didişmeler bitti ne de oy
kazanma çabaları.
Bütün bu sürenin
sonunda da sevgili Nisa halk oylamasıyla birinci oldu. Bu yarışmanın
tarihindeki en düşük parkur başarısı yüzdesine sahip olan şampiyon olarak da
tarihe geçti.
Nisa’nın kazanması
tartışmaları da beraberinde getirdi. Halen bu konuda birçok yorum yapılıyor. Bu
kadar çok yorum yapılan bir konuda ben de iki satır yazmazsam çatlarım.
En son söyleyeceğimi
en başta söyleyeyim, ben hak etmediğini düşünmüyorum. Öyle bir ortamda altı ay
kalabilen herkes bu yarışmayı kazanmayı hak ediyordur. Allah düşürmesin, ben
altı gün bile kaldığımı düşünemiyorum. O kadar sefillik ve pislik içinde
herkesin becerebileceği bir iş değil.
Bırakın açlığı,
yokluğu ve zor şartları “Gel buranın en güzel otelinde altı ay kal.” deseler,
vallahi ona bile tahammül edemem. En fazla kalacağım süre bir haftadır. Ben
böyle bir yarışmaya katılan ve aylarca orada özlemle ve ıssız ada şartlarıyla
mücadele edebilen bütün yarışmacıları çok takdir ediyorum. Bırakın
yarışmacıları orada bu programın yapımında çalışanlar için bile çok kolay bir
durum değil. Onların arasında da aylardır yakınlarından uzak olanlar vardır.
Peki, sorun nereden
kaynaklanıyor? Yukarıda da belirttiğim gibi geçmişte bu kadar düşük parkur
başarısıyla hiç kimse şampiyon olmamıştı. Diğer yarışmacılar da “Madem parkur
hiçbir şey ifade etmeyecekti, biz neden bu kadar kıçımızı yırttık?” sitemi
içindeler. Sakatlanıp aylarca o sakatlıklarla uğraşanlar var.
Parkurun etkisi sıfır
olmasa da çok az. Kazananlar dokunulmaz oluyor ve o hafta elenemiyor ama
sonunda şampiyonu yine halk belirliyor. Her ne kadar sabahtan akşama kadar
parkur izlettirseler de bu yarışmada tek kriter parkur değil. Hiçbir zaman da
olmadı. Algıyı yönetebilmek belki de parkurdan daha önemli.
Bu seneki yarışma
geçmişte bu yarışmaya katılmış, hatta kazanmış yarışmacılarla doluydu. Bazısı
üç dört kere katılmış. O yüzden de oy atacak seyircilere nasıl oynamaları
gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Sürekli olarak didişmelerinin bir nedeni de “oy
kapmaca” köşe kapmacalarıydı. Hele bir de mağduriyet veya bir hikâye
yaratabilirsen en az on hafta elenmezsin.
Geçmiş senelere göre birinciliğe
giden yolda parkurların ağırlığı bu sene çok azaldı. Elli derece sıcakta altı
ay boyunca yarışan da, sevgili dayım gibi gece gündüz bu programı izleyenler de
çok da ağırlığı olmayan bir şeyler izlemiş oldular.
Hep böyle olacaksa
boşuna yırtınmasınlar. Bütün hafta didişip hafta sonunda da oylamaya çıksınlar.
Eskiden aynı evde yaşayan insanlar olurdu ve her hafta bir tanesi elenirdi,
şimdi de aynı konsepti adaya uygulasınlar.
Bu kadar laftan sonra
kendi favorimi de söyleyeyim. Ben, Ogeday’ın kazanmasını isterdim.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Yaygara koparacak birşey yok, format bu. Bu sene ilk defa olan bir durum da değil, şampiyon olanlar geçmiş senelerde acaba nasıl şampiyon oldular?
YanıtlaSilYaklaşık olarak daha dokumanter fakat aynı
YanıtlaSil