Geçen haftaların bir
tanesinde “Yaptığın İşin En İyisi Ol.” diye yazmıştım.
“Yaptığın işin en
iyisi ol, sadece sonuca odaklanma, kaliteye de odaklan.” diye yazmışsın ama
bizim “Hatice’ye değil, neticeye bak.” diye atasözlerimiz var diye yazmış
sevgili Salih.Çok da güzel söylemiş. Sorunumuz da bu mu yoksa? Yüzyıllardır değişmeyen sözleri günümüz şartlarına göre revize etmek mi gerekiyor acaba?
Asırlardır değişmeyen
atasözlerimiz midir bizi kötü yola sürükleyen? Dillerde dolaşan sözler midir
yaptığımız sakatlıkları bize sanki dünyanın en normal işiymiş gibi gösteren? Bu
sözler midir bizi ayrıştıran, ötekileştiren, kendi menfaatimizden başka hiçbir
şey düşünmeyip olabilecek en kısa yoldan paraya ulaşmayı düşündüren? Bırakın
atasözünü; onun, bunun söylediği sözlerin bile arkasına sığınmayı çok severiz
biz.
Zaman zaman denk
gelirsem televizyonda "Muhteşem Yüzyıl" denilen diziyi izliyordum. Bana en ilginç
gelen tarafı da bu topraklarda beş yüz yıldır hiçbir şeyin değişmemiş olmasıydı.
Aynı yalanlar, aynı yalakalıklar, aynı ikiyüzlülükler, aynı hilekarlıklar, aynı
sahtekarlıklar, aynı politikalar hepsi ama hepsi aynen devam ediyor. İnsan beş
yüz yılda beş yüz milim yol almaz mı?Artık bu devirde “Hatice’ye değil, neticeye bak.” yerine “Neticeye bak ama Hatice’yi de aklından çıkarma.” mı demek gerekiyor acaba? Hatice olmadan neticeye varmak kalitesiz iş yapmaya bir davet midir?
“Beni sokmayan yılan bin yaşasın.” sözü bizim ruhumuza işlemiştir. Çok sever, çok da benimseriz. “Bugün beni birebir ilgilendiren bir sorun yok, yılan başkalarını sokuyorsa bana ne kardeşim.” deyip geçenimiz çoktur. “Bugün seni sokmayan yılan, yarın seni de sokabilir.” şeklinde bir revize şart bence.
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” gibi sözlerimiz midir bizi yolsuzluklara sürükleyen? Bu gibi lafların toplumda çok benimsenmiş olması, yemeyene keriz gözüyle bakılması mıdır insanların vicdanını rahatlatan?
Bu sözün belki de
“Devletin malı deniz ama yemek olmaz.” gibi revize edilmesi mi gerekmektedir?
Belki de insanlar bu şekilde söylersek “olmaz” lafına bir gram yerine, iki gram
değer verirler mi acaba?
“Sakla samanı gelir
zamanı.” mıdır bizi kullanmadığımız her şeyi bile evde tutmaya zorlayan? Belediyenin
kamyonlarla boşaltmak zorunda kaldığı çöp evlerin temelinde bu atasözü mü
vardır? Belki de artık “Samanı bir müddet sakla, işine yaramıyorsa başkasına
ver.” demek gerekmektedir. Sakla sakla nereye kadar. Bırak biraz da başkaları
kullansın. Belki on üç yıl sonra işime yarar diye lüzumlu, lüzumsuz her şeyi
saklamak bugün artık halen geçerli bir kavram mıdır?
“Bükemediğin eli/bileği
öpeceksin.” bizi kabullenici bir ruh haline sokuyor. Yenilgiyi kabul et ve git
evine mışıl mışıl uyu. Öpeceksin ama daha sonra da bükebilmek için daha çok
çalışacaksın diye bir ilave yapılması gerekiyor.Armudun iyisini neden ayılar yiyor? Ben bunu kabul etmek zorunda mıyım? Ayılarla beraber herkes de yese olmaz mı? Hatta iyisini ayı olmayanlar yesin, kötüsü ayılara kalsın.
O zamanlarda köy
sayısı çok fazla olmadığı için ve de insanlar bu kadar politik olmadıkları için
doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış ama günümüzde öyle mi? Bu rakamın en
az doksan dokuz olarak revize edilmesi lazım. Bu devirde doğruları söylemek
değil, isteneni söylemek önemli. Belki de doksan dokuz ile sınırlamayıp ucunu
açık bırakmak gerekiyor.
Bir haftayı daha
bitiriyoruz. Bugün herkes kalbimizdeki çocuklar için muhakkak ve muhakkak
birinin hayatında minicik de olsa bir iyileştirme yapsın. Belki örnek olursunuz
da başkaları da yapar. Unutmayın “Üzüm üzüme baka baka kararır.”Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...