Koridorun sonundaki yerden
tavana kadar uzanan camdan içeri giren sabahın ilk ışıkları, döşemenin kenarı
ve duvar ile tam bir dik üçgen oluşturmuş. Emin, karnındaki acıyı unutmuş, elinde
diren torbası “acaba bu üçgenin hipotenüsü kaçtır” gibi bir şeyler mırıldanıyor
kendi kendine.
“Aman bana ne kaçsa kaç,
sabahın bu saatinde çatlak mıyım neyim?” “Doktor yürü dedi. Ben en iyisi
yürümeye devam edeyim”. Emin döner ve koridorun öbür ucuna asansörlerin
bulunduğu alana doğru yola çıkar. Yola çıktı çıkmasına ama koridorun öbür ucu 13
km uzakta gibi görünüyor, bu hızla çarşamba sabahına ancak varabilir.
Yarım açılmış gözlerle,
yarım açılmış kapıdan dışarıya doğru bakan amcam hiç kıpırdamadan yatıyor.
Refakatçi dönmüş cama doğru sarılmış yorganlara uyuyor. Amcam uyanık, amcama
saatler, geceler geçmiyor.
Emin’in yaraların üzerine
denk gelmesin diye düşük bel kot pantolon gibi aşağılarda bıraktığı pijaması
her adımda bir milim daha aşağıya kayıyor. Pijama toptan düşse eğilip de yukarı
çekmesi mümkün değil. Biri gelene kadar bekleyecek artık. Yapacak bir şey yok,
burası bir hastane. İstiyorsan yün donunla bile gezebilirsin, kimse bir şey
demiyor. Umarım tam asansörlerin orada düşmez.
Ufak adımlarla yola devam.
Doktor yürü dedi. Hemşirelerin oturduğu bankoda tek bir amca oturmuş, harıl,
harıl bir şeyler yazıyor. Vardiya değişmeden önce formları doldurması
gerekiyor.
Koridorlarda kimseler yok,
herkes evinde uyuyor. Pazar günü sabahın bu saatinde kalkıp da amcamı ziyaret
edecek halleri yok tabi ki. Gelseler de belki de içeri sokmazlar. Ziyaretçi
saatleri diye bir şey var.
“Durum fena değil,
koridorun sonuna varıldı ama şimdi uzun bir dönüş yolculuğu var”. “Yavaş, yavaş
dik üçgene doğru gitmemiz lazım”. “İşin yarısı yola çıkmak, çıktıktan sonra
nasıl olsa koridorun sonuna varırız”.Yavaş adımlarla, düşmek üzere olan pijamamızla, hayatından bezmiş fanilamızla, elimizde diren torbası koridorda yürüyoruz. “Uzun ince bir yoldayım…” “Offf bu da nereden çıktı şimdi?
Dik üçgene çok az kaldı.
Emin, her koridorun sonuna geldiğinde de camdan dışarı bakıyor. 10 dakika
içinde sanki bir şeyler değişmiş gibi bakıyor. Kara Fırındakilere bakıyor. Kim
bilir ne güzel poğaçalar fırında pişiyordur şu anda! “bir dik üçgende kısa
kenarların karelerinin toplamı, uzun kenarın karesinin…”. Taktı bu işe. Mümkün olsa kenarları ölçecek. Deli midir
nedir?
“Kadının biri ATM’den para
çekiyor, ne yapacak o parayı acaba?” Hadi Emin, sen en iyisi geri dön bir kere
daha hemşirelere doğru yürü.
Bir anda direniyle yürüyen
epeyce yaşlı bir teyze belirdi koridorda. Kadıncağızın biri de kolundan tutuyor
ve Emin’e doğru geliyorlar. Teyzem, Emin’i görünce “size de çok geçmiş olsun”
dedi. Emin’de “çok sağ olun, size de” deyip yoluna devam etti. Emin’in işi var
yürüyüp duygusuz gözlerle kapıya bakan amcanın kapısının önünden bir kere daha
geçmesi lazım. Aralarında gizli bir anlaşma var. Konuşmaya, görüşmeye gerek
yok. Bir daha bir birini hiç görmeyecek bu iki insan aslında her geçişte o
kadar çok şey konuşuyorlar ki…Teyzem yer döşemelerinin yarattığı çizginin üzerinde hiç sapmadan yürüyor. Sanki adımlarını tam çizgiye denk getiremezse birisi ona kızacakmış gibi hissediyor. Emin teyzeme bakıyor ama kendisi de çizginin üzerinde yürüdüğünün farkında değil.
Bir yerde bir çizgi varsa,
o çizgi insanları bir şekilde etkiliyor diye yazacaktım ama sonra yollardaki trafik
şerit çizgileri aklıma geldi.
Hastaneler değişik
ortamlar. Bambaşka bir dünya onlar. Dış dünyanın içinde kurulmuş, minicik,
minicik ayrı dünyalar. Uzun koridorların insanları gerçek dünyadan
uzaklaştırdığı farklı bir yaşam şeklinin hüküm sürdüğü yerler.
Koridordaki en güzel
yürüyüş de, çıkacağınız günkü yürüyüşünüz. Tamam, çıkalım ama yarım açılmış
kapıdan, yarım açılmış gözlere bir kere daha bakmadan çıkamayız. “Sevgili
amcacığım ben çıkıyorum, darısı başına”… Sabah bakışmalarımız hep kalbimde
kalacak…
“Hipotenüs bir dik üçgenin en
uzun kenarıdır”…
Yok, yok, yok ben
gidiyorum artık…
Geçmiş olsun. Yazar oldugunu bilmiyordum. Sagligimizi kaybedince tekrar elde etmek icin gittigimiz yerdir hastaneler. Umuttur yaşam için ikinci bir yerdir. Cikiyor olmana sevindim. Gaipten sesler. Sinus cosinus derken bak kim cikti karsina. Get well soon.
YanıtlaSilSevgili David çok teşekkür ederim :) Sabahları aklıma bir şeyler geldikçe bu platformda yazıp dostlarla paylaşıyorum...
SilCok gecmis olsun acil sifalar Emin bey...Akici farkli bir stil..okurken sizinle bende orda hissettim..Allah hastane ortaminda bulunan herkese acil sifalar versin.. Kaleminizesaglik.sevgiler...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :) Epeydir sabahları böyle bir şeyler yazıyorum ve bloğum da yayınlıyorum. Tekrar çok teşekkür ederim...
Sil