Dün akşam
yaşamının büyük bir kısmını yurt dışında geçiren bir arkadaşımla sohbet
ederken, “Biliyor musun her geldiğimde dikkatimi çekiyor, bu ülkede artık kimse
gülmüyor.” diye bir yorum yaptı.
İşin acı
tarafı ben de, “Biliyorum.” dedim.Geçekten de fakir, zengin kimsenin gülmediği mutsuz insanların ülkesi oldu artık bu topraklar. Bırakın gülmeyi her kesimden herkesin neşesi kaçık durumda. Mutsuz, enerjisiz, suratı asık bir toplum olduk çıktık.
Pakistan’a ilk gitmeye başladığım zamanlarda; en çok dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi, hiç kimsenin gülmemesi olmuştu. En yüksek seviyedeki insanda, en düşük seviyedeki de hiçbiri gülmüyordu. Düşünüyorum da, bizler içerden çok ta anlamasak ta, biz de gülmeyen insanlar ülkesine dönüşmüşüz.
Niye bu insanlar gülmüyor diye sorduğumda, “Nasıl gülsünler ne bugünden, ne de yarından umutları yok.” gibi cevaplar verilirdi. Dünyanın en ileri gitmiş ülkeleri arasına girdik derken, hayatından umudu olmayan mutsuz insanlar ülkesine mi dönüştük? Refah seviyemiz arttıkça daha mutlu olmamız gerekmez miydi?
Konu ne olursa olsun, insanları yaşatan kalplerindeki umutlardır. Umudunu kaybetmiş toplumlar, dışarıdan veya içeriden gelecek her türlü tehlikeye karşı açıktırlar. İleriye yönelik bir ışık göremeyen, tünelin ucunda bir ışık göremeyen insanlar bir anda en tehlikeli kişiler olabilirler.
Benim
kaybedecek bir şeyim yok sözü, varılması gereken en son nokta olmalı ve her
insanın kaybetmekten korkacağı bir şeyleri olmalıdır.
Futbolla
ilgilenen, ilgilenmeyen herkes bu sene maçlardaki seyirci sayısının azaldığını
duymuştur. Yeni konulan kartlı geçiş sisteminin bu konuda bir etkisi olduğu
kesin ama en büyük nedenlerden biri de insanların maça gidecek keyfi olmaması.
Sezonluk biletler aldıkları halde, maçların birçoğuna gitmek istemeyen,
içlerinden gelmeyen birçok arkadaşım var.
Ayrıca bu
durum futbol ile sınırlıda değil. İnsanların genel anlamda keyfi yok. Kimse
evinden dışarı çıkmak istemiyor. İstanbul’da ki her gün daha da kötüye giden
yıpratıcı trafiğin bu konudaki rolü de büyük ama insanların dışarı gitmek için
enerjileri, arzuları olmadığı da kesin…Birçok iş kolunda, geçen seneye göre büyük düşüş var. Keyfi yerinde olmayan, mutlu olmayan insan dışarı gidip para harcamak istemiyor. Herkesin içinde yarının ödevini yapmamış çocuk huzursuzluğu var.
Geçen
haftaların birinde 600 kişiye yapılan yemek davetine sadece 20 kişi gelirim
dedi, son anda onunda yarısı gelmedi. Kimsenin içinden bir yerlere gidip sohbet
etmek bile gelmiyor. Bir de Cuma akşamı trafik çilesi üzerine eklenince, son
anda vazgeçmeler oluyor…
Arkadaşlar
ekonomik şartlar çok zor, yaşam şartları çok zor, hayat çok zor, her şey çok
zor. Ama ne olursa olsun neşemizi kaybetmemeliyiz. Umudumuzu ve neşemizi
kaybedersek, geriye tutunacak neyimiz kalıyor?
Allah,
kimseye trajediler yaşatmadığı müddetçe, rüzgârın yön değişikliklerini nasıl
olsa aşarız… Emin der ki, ben okyanuslarda beklemişim, derelerde mi
boğulacağım?
Yazdiklarina katilmamak mumkun degil Emin'cim ama planli ve birlikte hareket etmek gerekiyor, maalesef onuda pek gormuyorum memlekette. Isin icinde bir kasik suda bogulmak da var yani.
YanıtlaSil