23 Nisan akşamı
bir kere daha aynı mekândaydık. Her
zaman güzel vakit geçirdiğimiz Güvenlik Caddesi’ndeki bu barda bu akşam
değişik bir gelişme vardı. Çok yakınımız da olduğu halde yıllardır
tanışmadığım ve hiç canlı izleyemediğim Murat Bulgak’ı izleyecektim. Ablası doğduğum günden beri hayatımızın içinde olduğu halde Murat ile bir türlü
tanışamamıştık. Murat’ın Ankara Koleji yıllarından başlayıp ODTÜ ve Hacettepe
Kampüsü'nden geçen hayat yolunda müziğin her zaman ilk planda olduğunun da
bilincindeydim. Her ne iş yaparsa yapsın, hiçbir zaman müzikten de kopamadı.
Gece erken başladı.
Burası iç içe geçmiş salonlardan oluşan bir yer. Sokaktan bakınca küçük bir yer
zannediyorsunuz ama arkaya doğru gittikçe büyüyor da büyüyor. Her zaman ilk
önce restoran bölümünde yemek yiyip sonra da gecenin ilerleyen saatlerinde bar
kısmına geçiyoruz.
Saat 22.30 gibi sahne alacak olmasına rağmen, ben saat 19.30 gibi mekâna
vardığımda Murat Bulgak oradaydı. Birer birer misafirlerini kapıda karşılıyor
olması, daha önce hiçbir yerde görmediğim bir davranıştı. Her geleni sanki
kendi evine geliyorlarmış gibi karşıladı.Ben zaten bu sabah Murat’ın sanatçı kimliğinden söz etmek istemiyorum. Muhteşem sesi ve güzel şarkıları hepsi birbirinden harikaydı ama adam gibi adam olması, samimiyeti ve mütevazı tavırları benim için çok daha fazla etkileyiciydi. Ben, banyoda şarkı söylesem hemen havalara giriyorum ama sevgili Murat uzun kariyeri boyunca kibir bardağından iki yudum bile içememiş. “Adam gibi adam.” derler ya işte tam da öyle bir durum var.
Restoran bölümünde dostlarla ve güzel sohbetle rakı da çok iyi gitti vallahi. İtiraf etmek gerekirse düşündüğümüzden çok daha fazla içtik. İçtik ama bu işin bir de bar kısmı var. Bu kadar rakının üzerine bara girince ne yapacağız? Ayran içerek Murat’ı dinleyemeyiz.
Bazen bir yere
gittiğinizde başka türlü şarkılar gelsin istersiniz ama o şarkılar bir
türlü gelmez. Sahnedeki sanatçı rakı içmeye uymayan (hatta su içmeye bile uymayan) ne kadar şarkı varsa hepsini söyler ama bir türlü kalbinizdeki şarkılara
sıra gelmez. Bütün geceyi eski Fecri Ebcioğlu tercümeleri ile geçirip
durursunuz.
Murat Bulgak’ın da ne
tip şarkılar söyleyeceği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama sahneye çıkıp da son
günlerin moda şarkısı “Bağdat” ile başladığı zaman olayın şekli belli oldu. Bu
şarkı, rakı tüketiminin biraz daha artacağının en büyük göstergesiydi. Çok
güzel bir sesle, içten gelerek, büyük bir enerjiyle söylenen şarkılar; bizi
bizden aldı başka yerlere götürdü. Eline bir şarkı listesi verseydik, bundan
daha iyi yazamazdık.
Gecenin ilerleyen
saatlerinde; artan duygular, biten rakılar ve muhteşem şarkılar adeta
birbirleri ile yarış halindeydiler. “İmkânsız Aşk” şarkısından tutun da Cem
Karaca parçalarına kadar her şey söylendi. Hatta bazılarını bizi kıramayıp
ikişer kere söyledi. Şebnem Ferah’ın muhteşem şarkısı “Sil Baştan” hiç bu kadar
güzel söylenmemişti. Dinlediğim en iyi iki yorumdan bir tanesiydi. Bir tanesi
Şebnem Ferah, bir tanesi de Murat Bulgak.
Hümeyra’nın “Sessiz
Gemi” şarkısı lise yıllarında bizim okulumuzda teneffüslerde çalan bir
şarkıydı. Okulumuza çok yakın bir mekânda bu şarkıyı dinlemek beni kırk yıl
öncesine götürdü. Kırk yıl öncesinden bir şeyler hatırlamaya çalıştım.
Ben ne yaptım? Her
zaman yedinci dubleyi bitirdikten sonra tutturduğum gibi, “Götür Beni Gittiğin Yere”
şarkısını isterim diye tutturdum. Tutturdum ama küçük bir sorun vardı. Çocuklar
şarkıyı bilmiyordu. Bilmemelerine rağmen gitarcının mırıldanmaları, diğerinin
müzikleri, kulak alışkanlıkları ve seyircinin katkılarıyla o şarkıyı bile
yoktan var ettiler. İşte müşteri hizmeti diye ben buna derim. Hayatımın en güzel gecelerinden biriyle ilgili olarak yarın sabaha kadar yazabilirim ama şimdi yürüyüşe gitmem gerekiyor. Sevgili Murat ile benim yollarım bir türlü kesişmemişti ama zaten onu bilen ve takip eden çok büyük bir kitle var. Gördüğüm kadarıyla her sahne aldığı mekâna gelenler bile var.
Murat, İstanbul’da da
sahne alıyor ama daha çok Ankara’da çalışıyor. Sevenleri programını takip edip bir yerlerde yakalamaya çalışıyorlar. Yanılmıyorsam çeşitli Facebook
sayfalarından sahne programını takip etmek de mümkün. Ben de artık en büyük
takipçilerinden biri haline geldim. Bir gün bir yerde tekrar Murat’ın sahne
aldığı bir barda olmayı çok isterim. Zaman o kadar çabuk geçti ki bize hiç
yetmedi.
Dostlar, bugüne kadar
Murat’ı hiç dinlemediyseniz siz de benim gibi çok şey kaçırmışsınız demektir.
Bir gün şehrin bir ucunda yakalarsanız muhakkak katılın. Arkadaşınızın evinde sevdiğiniz şarkıları söyleyen bir sanatçı varmış gibi bir hisse kapılıyorsunuz.
Bize bu unutulmaz
geceyi yaşattığı için sevgili Murat ve ekibine bir kere daha çok teşekkür
ediyoruz…
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Ben de Murat'la aynı sınıfı üniversite yıllarımda paylaşarak tanıdım, o günlerden bugüne arkadaşlık anlamında değerine değer katmış bir dostum ve bir müzik aşığıdır.
YanıtlaSilKeşke herkes onun gibi olabilse bu camiada.
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...