Bunlar yılın en zevkli
günleridir. Sadece 3 günlük bir haftadan söz ediyoruz. Birçok şirket perşembe
gününü zaten tatil etti. Etmeyenlerde de öğleden sonra katılımcı sayısı yavaş
yavaş azalmaya başlar.
Öğle yemeğinden sonra,
“Ben gidebilir miyim?” talepleri gelmeye başlar. Hemen belirteyim; bütün
yöneticilik hayatım boyunca, ne Amerika’da, ne de Türkiye’de bu tip taleplerin
hiçbirini geri çevirmedim. Yılın son 3-4 saatinde insanları işyerinde tutma manyaklığında
olan yöneticilerden hiç olmadım.Yılın son haftası çok güzel bir haftadır. Hele bir de şirket hedeflerini tutturduysa, son hafta tadından yenmez. Hedeflerini tutturamadığı halde son haftayı büyük bir şenlik havasında geçiren şirketler de görmüşlüğüm vardır. Bu tutumun nedeni, yeni yıla mutlu gitme arzusu mudur yoksa vurdumduymazlık mıdır bilmiyorum ama sanki doğru bir tutum gibi gözüküyor.
Benim CCI’da çalıştığım süre içinde, şirketin hedeflerini tutturamadığı gibi bir durum hiç yaşanmadığı için bizim binada son hafta her zaman çok güzel geçerdi. 17.30’dan sonra binada kalıp birkaç tane puro içmişliğimiz bile vardır. Puro olunca doğal olarak yanında viski de olması gerekiyor. Doğru söylüyorsunuz, bir de çikolata olması şart.
Çok uluslu şirketlerde son hafta demek; yabancı yöneticilerin binada olmama haftası demektir. Portekizli futbolcular gibi hepsi evine gider. Giden sadece üst düzey yöneticiler mi? Tabi ki, hayır. Böyle bir haftada binanın yarısı izinli olur.
Aynı durum sizin iş yaptığınız diğer şirketler için de geçerli olduğu için, şirket dışından da pek bir şey gelmez. Avrupa ve Amerika zaten çoktan defteri kapatmıştır. Bu gibi haftalarda zavallı muhasebe bölümünden başla kimse çalışmaz. Artık yılın özetini yapıp, son dedikoduların üzerinden bir kere daha geçme zamanıdır.
Durumu en ilginç olan da
satış bölümüdür. Yıllık hedefini tutturmuş olan satıcılar, son haftada hiçbir
şey satmamak için çok ince bir yolda itina ile yürürler. Hedefini tutturamamış
olanlar da, nereye ne yığabilirim çabası içinde olurlar.
Dedim ya; çok güzel
bir haftadır. Ne çok fazla e-mail gelir, ne de telefon. Binanın içinde garip
bir huzur vardır. Bütün yıl boyunca didiştiğiniz insanlara bile gidip sarılmak
istersiniz. Herkes birer minik Pollyanna olmuştur.Böyle bir ortamda, doğal olarak öğlen yemeklerinin süresi de uzar. Her zaman 20 dakika içinde çiğnemeden yuttuğunuz yemekleri, son hafta da daha bir keyifli yersiniz. Güler yüzlü yemek masası sohbetleri sürer gider. Hatta bazı günler sohbet o kadar güzeldir ki, yemek masasındakilerin bir tanesinin odasında, Türk Kahvesi sohbetleri olarak devam eder. Espriler saatte 500 kilometrelik bir hızla havada uçuşurlar.
Son haftada kimse kimseye yöneticilik taslamaz. Yöneticiler yavaş yavaş yılsonu ikramiyelerini hesap etmeye başladıkları için, keyifleri gayet yerindedir. Yıl bitmiş, hedefler tutmuş artık ikramiye zamanıdır.
Son günlerin bir başka
özelliği de, bölümlerin kaynaşma günleri olmalarıdır. Sabah kahvaltıları
düzenlenir, bazı bölümler beraberce yemeklere giderler, bazıları da göbek
atmaya giderler. Birçok şirkette bütün çalışanların katılımıyla yılbaşı
yemekleri de yapılır.
Herkes gibi, Emin de
yılsonu günlerini çok severdi. Huzurlu, güler yüzlü, sakin ortam; hepimize
bütün yıl boyunca yaşadıklarımızı unuttururdu.
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder