Zaman
değişti, iletişim imkânları arttı, artık yurt dışında yaşayan arkadaşlarımızı
sosyal medya sayesinde günlük olarak takip edebiliyoruz. Arkadaşlarımız salamlı sandviç yapsa
haberimiz oluyor. İnstagram’da sandviçin içine koydukları malzemelerin
detaylarına kadar görebiliyoruz.
“Gazetecileri neden hapse atıyorsunuz?” diye soruverirler. Güzel kardeşim vallahi ben atmadım, niye atıldıklarını da bilmiyorum.
Yurt dışında
yaşayınca normalde Türkiye’de alıp yemediğiniz şeyleri de yersiniz. Bir
bakkalda filan hayatta yemediğiniz patlıcan konservesini görünce sanki çok da
bayılırmışsınız gibi bir anda alıverirsiniz. Amerika’da yaşadığım dönemlerde
benim ilk rakı ile tanışmam da böyle olmuştu. Hiç içmediğim halde bizim
oraların ürünü diye bir anda alıvermiştim.
Yiyecek,
içecek tamam da yurt dışında yaşarken yaşadığınız en ilginç durum, kendinizi Türkiye’de
yaşanan her şeyden sorumlu hissetmeniz ve çevrenizin de size bu şekilde
davranmasıdır. Geçen gün Facebook’ta gördüm, arkadaşımın biri “Türkiye’de
yaşanan her şeyden sanki ben sorumluymuşum gibi buradakilere hesap vermekten
bıktım.” yazmış.
Gerçekten bu
hissi ben de çok iyi bilirim. Yaşadığınız ülkenin vatandaşları, Türkiye ile ilgili
haberlerde filan en ufak bir şey duysalar hemen gelip size sorarlar. Bu gibi
sorular da genelde negatif konular için olur. Kimse gelip de “Duydun mu
Türkiye’de harika bir şey olmuş.” demez. “Gazetecileri neden hapse atıyorsunuz?” diye soruverirler. Güzel kardeşim vallahi ben atmadım, niye atıldıklarını da bilmiyorum.
Bizim
Amerika’da yaşadığımız dönemlerde piyasaya "Gece Yarısı Ekspresi" filmi çıkmıştı.
Esrar kaçakçısı bir Amerikalının Türkiye’den çıkarken, yakalanıp hapse
atılmasını çok abartılı bir dille anlatan bir filmdi. Bu filmi görmeyen,
duymayan kalmadı. Yıllarca her gittiğimiz ortamda bizlere bu film soruldu.
Bizler de film abartılı bir film, tam olarak öyle olmamış, diye her ortamda
izahat vermek zorunda kaldık.
Film, o dönemde Türkiye’ye karşı ciddi boyutta bir nefret yarattı. İnsanlar birbirlerine “Bak kızdırma beni yoksa seni de filmdeki gibi falakaya yatırırım.” gibi espriler yapıyorlardı.
Amerikalıların tarih, coğrafya bilgisi çok zayıftır. Bizim orada yaşadığımız dönemlerde internet filan da olmadığı için genelde Türkiye ile ilgili hiçbir şey bilmezlerdi. Tek bildikleri "Midnight Express" filmi idi. Bazı bilgili olanları da Mustafa Kemal Atatürk ismini bilirlerdi ama bunların sayısı çok çok azdı.
Devir değişiyor, şimdi birçoğu NBA’de oynayan Anadolu çocuklarını biliyorlar. O zamanlarda bir Anadolu çocuğunun NBA’de oynaması hayal gibi bir şeydi.
Film, o dönemde Türkiye’ye karşı ciddi boyutta bir nefret yarattı. İnsanlar birbirlerine “Bak kızdırma beni yoksa seni de filmdeki gibi falakaya yatırırım.” gibi espriler yapıyorlardı.
1978 sonunda
piyasaya çıkan film, Amerikan ulusal kanallarında defalarca gösterildi.
Türkiye’yi metheden bir film yapsan bir kere bile yayınlatamazsın. Tam artık unutuldu, diyorduk ama film bir kere daha gösteriliyordu. Amerika’daki Türkiye karşıtı
lobiler, yıllarca filmin unutulmasına müsaade etmediler.
Sonunda
olayın gerçek kahramanı televizyonlara çıkıp filmin biraz abartı olduğunu kabul
etti de konu da biraz unutuldu. Hatta yanılmıyorsam geçenlerde törenin birinde bir nevi barışma jesti olarak Türk bayrağını göndere çekti.Amerikalıların tarih, coğrafya bilgisi çok zayıftır. Bizim orada yaşadığımız dönemlerde internet filan da olmadığı için genelde Türkiye ile ilgili hiçbir şey bilmezlerdi. Tek bildikleri "Midnight Express" filmi idi. Bazı bilgili olanları da Mustafa Kemal Atatürk ismini bilirlerdi ama bunların sayısı çok çok azdı.
Devir değişiyor, şimdi birçoğu NBA’de oynayan Anadolu çocuklarını biliyorlar. O zamanlarda bir Anadolu çocuğunun NBA’de oynaması hayal gibi bir şeydi.
Billy Hayes,
kâbusu kadar bizi yoran ikinci bir isim de Mehmet Ali Ağca’dır. Tartışmasız
Amerika’da en çok tanınan isim Mehmet Ali Ağca’dır. Film unutulmak üzereyken ortaya papa suikast girişimi çıktı ve bizler yine ne izah edeceğimizi bilemez
duruma düştük. Abartmıyorum, 1994 yılında ben Amerika’dan dönerken üzerinden on yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen konu halen gündemdeydi.
Bugün dahi
Amerika’ya gidip sıfır birileri ile tanışırsanız size ilk söyleyecekleri iki
isim Mehmet Ali Ağca veya Billy Hayes’dir.
Ülkede yaşanan
olumsuzlukları yurtdışında izah etmeye çalışmak, bütün ülkenin avukatıymış gibi
davranmak garip bir durumdur. Sanki her şeyi siz yapmışsınız gibi herkes size
sorar, sizin üstünüze gelir.
Ne demişler?
Bu durumu ancak yaşayan bilir.
İzah etmek
zorunda kalacağımız şeyler olmasın, herkes için güzel bir hafta olsun.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...