Rüzgâr
esebilir, fırtınalar kopabilir, yağmur yağabilir hatta kar bile yağabilir. Sen
yola çıkmaya karalıysan meteoroloji tahminleri seni yolundan döndüremez.
Farkındaysanız, "niyetindeysen" diye yazmıyorum, kararlılık ve niyetli olmak çok
farklı iki şeydir.
Ismarlama işleri insanlar pek sevmezler. Hele Yay burçları için hiç uygun değildir. Bir yerde yemek yiyeceksem bile ilk önce ruhu olup olmadığına bakarım. Eski şirketimde çalıştığım dönemlerde ilk önce kimle çalıştığına bakardık ama ruhlu olması da çok önemli. Kafeterya gibi beş yüz kişilik ruhsuz restoranlar hiç bana göre değildir.
“Yola çıkmak bitirmenin yarısıdır.” derdi babam. Ben de bu görüşe katılıyorum ve çıkmanın bir kararlılık, yolun sonunu görmenin de ikinci bir kararlılık olduğunu düşünüyorum. Yolun sonunda seni bekleyen güzel gözlerin ışığının şarap kadehlerinden yansıması da olabilir, o hep hayal ettiğin yöneticilik pozisyonu da olabilir.
Ne yöne gidersen git, o yöne doğru gidenler olacak, dönenler olacak. Önemli olan yol arkadaşlarını, dostlarını iyi seçebilmek. Yol arkadaşları, seni masmavi denize ulaştıracak önemli yön levhalarıdır. Yanlış levha seni yanlışa götürür.
Hep Yay
burcunun özelliklerinden bahsediyorum ama olsun, bir kere daha bahsedeceğim.
Yay burçları yola çıkmayı kafalarına koydularsa er ya da geç muhakkak o yola
çıkarlar. Zaten çıkmazlarsa yolun sonunu göremedikleri için en azından
denemedikleri için çok rahatsız olurlar. Yolun sonunda amacına ulaşamasan bile
hiç denememekten daha iyidir.
Hep
savunduğum temel bir düşünüş ve duruş şeklim vardır. Her zaman, “Süreçlerin
güzel ve özel olabilmesinin ilk şartı doğal gelişmesidir.” derim. Ismarlama
gelişen süreçler aynı ruhu, aynı heyecanı taşıyamazlar. Bu işin bir zamanlaması
da yoktur. Yazın olmaz, sonbaharda olmaz ama olacağı bir yerlere yazıldıysa Yay mevsiminde olur.
Bu düşünce, bütün süreçler ve bütün ilişkiler için de geçerlidir. Böyle yazınca herkes aşk,
meşk ilişkilerinden bahsettiğimi zannediyor ama hiç fark etmez. İster iş
ilişkisi olsun, ister İstanbul’un en büyük aşkı olsun; makbul olanı sürecin
doğal gelişeni ve kendine özgü bir ruhu olanıdır.Ismarlama işleri insanlar pek sevmezler. Hele Yay burçları için hiç uygun değildir. Bir yerde yemek yiyeceksem bile ilk önce ruhu olup olmadığına bakarım. Eski şirketimde çalıştığım dönemlerde ilk önce kimle çalıştığına bakardık ama ruhlu olması da çok önemli. Kafeterya gibi beş yüz kişilik ruhsuz restoranlar hiç bana göre değildir.
Şekli hiç
fark etmez. Bir yola çıkarken ilk tanımlaman ve içselleştirmen gereken şey
yolun sonudur. Senin için yolun sonu neresi? Bu parametre çok önemlidir. Varmak
istediğin yeri bilmiyorsan veya tanımlayamıyorsan vardığını nereden bileceksin?
En büyük sorunlarımızdan biri de mutlu sonun tanımını yapamıyor olmamızdır. Sorduğunuz
zaman herkes mutsuz ama nasıl mutlu olacağı hakkında da hiçbir fikri yok.
Fakir
topraklarda, “mutluluk” deyince ilk akla gelen şey daha çok para kazanmak
oluyor ama genelde daha fazla para kazanmak mutluluk getirmiyor. Getirse de çok
kısa sürüyor. İnsanoğlu yeni şartlara çok çabuk alışıyor.“Yola çıkmak bitirmenin yarısıdır.” derdi babam. Ben de bu görüşe katılıyorum ve çıkmanın bir kararlılık, yolun sonunu görmenin de ikinci bir kararlılık olduğunu düşünüyorum. Yolun sonunda seni bekleyen güzel gözlerin ışığının şarap kadehlerinden yansıması da olabilir, o hep hayal ettiğin yöneticilik pozisyonu da olabilir.
Ne yöne gidersen git, o yöne doğru gidenler olacak, dönenler olacak. Önemli olan yol arkadaşlarını, dostlarını iyi seçebilmek. Yol arkadaşları, seni masmavi denize ulaştıracak önemli yön levhalarıdır. Yanlış levha seni yanlışa götürür.
Yolunu
çizebiliyorsan kalbin ve beynin de onaylıyorsa o zaman yarını bekleme. Bu sabah
yola çıkma vaktidir. Hazır yol buradayken bu fırsatı kaçırma. Belli mi olur,
yarın belediye yolu yıkıp orman yapabilir.
Kalp ve beyin
tamam ama bazen mide de işin içine girer. Üçüne karşı hayatta direnemezsin.
Bekleme yapma, yol seni bekliyor.Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder