Bu sabah bilgisayarın
başına otururken aklımda bambaşka bir konu vardı fakat geçen hafta yazmış olduğum yazının son cümlesiyle ilgili olarak sizlerden gelen mesajlar ve
yorumlar beni bambaşka bir konuya yöneltti.
Geçen haftaki yazımı, “Tabii en yakınlar hiçbir zaman unutmayacak ama her gün hayatımızın
bir parçası olan konuların ve insanların birçoğu, artık burada olmadığımızı hiç
bilmeyecekler.”, şeklinde bir cümleyle bitirmişim. Hiçbir zaman geri dönüp
eski yazılarımı okumuyorum ama yapılan yorumlar karşısında geri dönüp bir kere
daha okumak zorunda kaldım.Herkes bu cümleyi kendine göre yorumlamış. Sabahın erken saatlerinde benim düşündüğüm şekilde yorumlayanlar da var, benim düşüncelerimden çok uzaklarda olanlar da var. Zaten bu işin büyüsü de burada gizli. Yazılan cümlelerin herkesi kendi yönüne doğru götürmesinden daha güzel bir şey olamaz.
Sabahın durgun saatlerindeki cümle, bizi tanımayıp da tanıyanlardan söz ediyordu. Bu konuda da en büyük örnek futbol takımlarıdır. Biz hayattayken kendimizi futbol takımının önemli bir parçası zannediyoruz ama aslında takımların bizim yaşadığımızdan haberi bile yok. Yaşadığımızı bilmeyen takımlar, artık yaşamadığımızı da hiç bilmeyecekler.
Her sabah Gürsoylu Sokak’ın köşesinde kaçamak bakışlarla bakıştığın o kadın da gittiğini hiç bilmeyecek. Son dört yıldır o köşede olmanız hiçbir şey değiştirmez. Aslında birbiriniz için yoksunuz. Muhtemelen, “Her sabah buralarda olan adama ne oldu acaba?” bile demeyecek.
Hayatımız var olan ilişkilerden daha çok hiç olmayan ilişkiler üzerine kurulmuştur. Her akşam eve gelirken uğrayıp da sigara aldığın büfe sahibi, senin hayatında en çok gördüğün insanlardan biri olabilir ama ne o seni bilir, ne de sen onu. 13 yıldır sigara alıyorsundur ama kimse kimsenin ismini bile bilmez. Bir akşam gelmemeye başladığın zaman, beki seni düşünecek, belki de hiç düşünmeyecek. Sokağın öbür ucundaki caminin avlusundaki kalabalığın, son 13 yıldır her akşam sigara alan adam için olduğunu bile bilmeyecek.
Her sabah sana sıcacık
çıtır çıtır ekmekler satan fırıncı için de durum çok farklı değil. “Nerede bu
her sabah ekmek alan insan?” bile demeyecek. Her hangi bir sabah gibi işine
devam edecek. Sen onun için ismini hiç bilmediği ve sadece birer sayı olarak
gördüğü yüzlerce müşteriden bir tanesisin. Ne seni hatırlayacak, ne de minik
sohbetlerinizi.
Sık sık cafe latte
aldığın kahvede çalışanlar seni hatırlayacak mı zannediyorsun? Onlar da hiç
bilmeyecek. Son yıllarda midenin içine edene kadar içtiğin bütün kahveler birer
rakam olarak kalacak. Sen kahve aldığın müddetçe varsın. Almadığın gün, bir
daha hiç hatırlanmayacak olan bir geçmişsin.
Ya Cadde'nin köşesindeki simitçi amcaya ne demeli? Sanki sana çok değer veriyormuş gibi çift
naylon torbaya koyduğu simitler, bir şey değiştirecek mi sanıyorsun? Hayır. “Bir
adam vardı, ara sıra gelip simit alırdı,” diye düşünecek mi kendi kendine.
Düşünmeyecek. Simitçi amca da, tanımadık tanıdıklar kategorisinde yer alıyor. Yıllarca, her gün gördüğümüz veya bir temasımız olan insanlar aslında hayatımızın çok büyük bir parçası ama bizim onların hayatındaki varlığımız pamuk ipliği ile bağlı. Seni gördüğü müddetçe varsın. Görmediği gün, zaten hiç olmamıştın ki…
Unutmayın ki, bizim
yaşamımız unutulmaya çok yatkın bir masaldır. Sadece masalı ezbere bilenlerin
aklında kalır. Olmadığın zaman, tanıyıp da tanımayanların yarınının dünü
olursun…
Sağlıklı kalın, mutlu kalın…
Vay be şimdi üzüldüm. Demekki simit cide beni unutacak demekki
YanıtlaSilGünaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...