Geçen gün beraber yemek yediğimiz Avrupalı dostlarımız, bu sözün Avrupa’da çok yaygın olarak kullanıldığını söylediler. Açıkçası, Avrupa’da epeyce zaman harcamış bir insan olarak ben bu sözü duyduğumu hatırlamıyorum. Duymuşsam da beni pek etkilememiş ve unutmuşum.
Bu tam olarak ne demek? Bu
Türkler büyük bir şamata ile bir işe başlarlar ama iradeli insanlar olmadıkları
için işin sonuna doğru cıvırlar ve işin sonunu getiremezler. Bu lafın tam
tercümesi böyle oluyor. İşin garip tarafı bunu da işin sonunu ne kadar iyi
getirebileceğimizi bilen Avrupalılar söylüyor.
O zaman insanın aklına
şöyle bir düşünce geliyor. İşin sonunu iyi getirebilmemiz için tepemizin atması
veya bir takım manevi duygularla dolduruşa gelmemiz mi gerekiyor? Tepemiz attı
mı, canımız istedi mi yapamayacağımız şey yoktur ama canımızın istemesi ve
gerçekten inanmamız gerekiyor.
Şu spor turnuvalarında
filan elenen takımlar daha sonra aralarında beşincilik, altıncılık maçı
oynarlar ya, mesela o tip işler hiç bize göre değildir. Biz hayatta öyle bir
maça motive olamayız. İlk üçe giremedikse ha beşinci olmuşuz, ha altıncı
olmuşuz; bizim için hiç fark etmez.Avrupa’da böyle bir imajımız var mı yok mu bilmiyorum ama düşündüğünüz zaman ve de etrafınıza baktığınız zaman aslında bu düşünce çok da yanlış değil. Her işe büyük bir şevkle ve heyecanla başlarız ama bir müddet sonra heyecanımız kaçar. Çok maymun iştahlı bir yapımız var. Ben bu durumun her topraktan daha çok bu topraklarda geçerli olduğunu düşünüyorum. Eskiyi bırakıp yeni bir şeyler yapmak bu coğrafyada havalı bir iştir.
Yapacağım, edeceğim demeye gelince gerçekten üstümüze yoktur. Hele de rakı masalarında vermediğimiz söz kalmaz. Yeni yemek sözleri, yeni gezme sözleri, yapılacak iş sözleri her türlü söz verilir ama daha sonra o akşam verilen sözlerin %90’ı yerine getirilmez.
Takımlarımızın maçların sonunu getirememesinin arkasında da bu duygu yatıyor. Bazen heyecanımızı kaybediyoruz, bazen de zaman azalınca bitti zannediyoruz. Son 3-5 dakikada bize bir rahatlık çöküyor. Bizim takımlarımız kadar son dakikalarda maç kaybeden başka takım yok.
Rahat bir yanımızın olduğu
kesin. Aman ben bu işi %100 seviyesinde yapmalıyım gibi bir duygumuz da yok. Genel olarak
hırslı bir millet değiliz; zira hırs enerji gerektiriyor, uğraşmak
gerektiriyor. %80-%90’lık performanslar bizim için her zaman yeterlidir.
İlk dakikadan son dakikaya
kadar bir şeylere konsantre olup işin sonunu getirebilmek de Allah vergisi bir
meziyet diye düşünüyorum. Ne yazık ki bu meziyetten bizde çok fazla yok. Biz gazla
çalışan bir milletiz ve gazın yettiği yere kadar gideriz. Gazımızın bittiği
noktada da hemen performansımız düşer.
Ben yaptığımız işin
kaliteli olmamasını da buna bağlıyorum. Her şeyi işlevsel düşünürüz ve de her
zaman sonuç odaklıyızdır. İşimizi görüyorsa bizim için yeterlidir, daha
fazlasına gerek yok.Bunun geri kalmışlıkla da bir alakası olduğuna inanmıyorum. Ülkenin geliri bir anda kişi başı 25,000 dolara yükselse, sizce bu durum değişir mi? Hiç zannetmiyorum…
Yapabileceğimizden daha iyisini yapmak veya gerekli olandan daha fazlasını yapmak çabası bizim mayamızda yok. "Günü kurtarmak" bizim için iyi bir hedeftir. Biz genel olarak tembel bir millet miyiz? Bence değiliz ama içimizde bu tip hırslar, bu tip duygular yok. Hele hele estetik duygumuz hiç yok.
Artık günümüzde bir şeyler
yapmak yetmiyor. Hem bir şeyler yapacaksın hem de kalitenle, servisinle fark
yaratacaksın.
Her zaman söylüyorum,
herkes her gün 5 minik iyileştirme yapsa sene sonunda epeyce kaliteli bir yol
almış oluruz.
Aslında düşündüğünüz zaman
uzak diyarlarda bizim hakkımızda böyle bir laf dolaşması hiç de hoş bir şey
değil… Bütün dünyaya sonuna kadar gidebileceğimizi ve ilerleyen zamanla beraber
çaptan düşmeyeceğimizi göstermemiz lazım.
Gününüz güzel geçsin ve çıktığınız
yolun muhakkak sonunu görün…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...