Günaydın Dostlar,
Dün akşam rakı
masasında yapılan “geciken uçak seferleri” muhabbeti bana eski şirketimde
çalıştığım günlerdeki bir Atlanta seyahatini hatırlattı. O yıllarda genelde
yılda bir kere toplantılar için Atlanta’ya giderdim. İlk yıllarda New York
aktarmalı Atlanta’ya gitmek daha uygun görünse de, sonraki yıllarda Frankfurt
aktarmalı gitmenin daha iyi bir alternatif olduğuna karar verdik. Frankfurt’ta iki
uçak arasında 4-5 saatlik bekleme süresi olmasına rağmen Atlanta’ya daha erken
varıyorduk.
Toplantılar pazartesi
sabahı başlar ve bütün bir hafta boyunca devam ederdi. Ben de bütün bir pazar günü
seyahat eder, akşama doğru Atlanta’ya varır, pazartesi sabahı da toplantılara
katılırdım. Bir sene nasıl olduysa cumartesiden gitmeye karar verdim. Hiç
olmazsa pazar günü biraz kendime gelirim, saatlere alışırım, pazartesi sabahı
da daha az yorgun olarak toplantılara katılırım diye planımı yaptım. Her gün en
az 9 saat süren toplantılarda gün boyunca canlı kalmak oldukça zor oluyordu.
Normal işlemlerden
sonra biraz da bekleyerek uçağa alındık. Uçak tam zamanında hareket etti ve
pistin başına geldi. Orada bir müddet durduktan sonra pilot bir anons yaparak “Uçağın
vanalarından birinde bir arıza olduğunu, kalktığımız kapının oraya geri
gideceğimizi ve teknik bir personelin gelip hemen vanayı değiştireceğini”
söyledi. İkinci bir anons yaparak bu işlemin sadece beş dakika kadar süreceğini
belirtti.
Uçak pisten çıkıp geri
gitti ve yarım saat kadar kalktığımız kapının orada bekledi. Pilot bir anons
daha yaparak, “Teknik ekip havacılık kuralları gereği kapıya yanaşmamızı
istiyor, burada müdahale edemeyeceklerini belirtiyorlar.” diye bilgi verdi.
Kapıya yanaşıldı ve yarım saat kadar bir süre daha geçti. Pilot “Düşündüğümüzden
biraz uzun sürdü, 15 dakikaya kadar gideceğiz.” diye bir anons daha yaptı.
Saat 15.00 gibi uçağın
tamir olduğu açıklansa da bu sefer de pilot cıvıdı. “Burada çok zaman
harcadığımızı ve kurallar gereği bu sürenin üzerine 11 saatlik uçuş süresini de
eklediğimizde maksimum çalışabilecekleri mesai süresini aştığını.” belirtti.
Özet olarak, “Bugün artık gitmemiz mümkün değil.” dedi.
Ne olacak peki? “Siz
şimdi uçaktan ineceksiniz, pasaporttan geri gireceksiniz, gidip bavullarınızı
geri alacaksınız sonra da biz hepinizi Polat Rönesans Oteli’ne götüreceğiz”
dendi. Bütün bunlar yapıldı ve akşamüzeri 17.30 gibi otele gelindi. Orada da 45
dakika kadar giriş kuyruğu bekledikten sonra odamıza girebildik. Sabah saat 7.00’de
evden çıktım ve 11 saat sonra ancak Yeşilyurt’ta bir otele kadar gidebildim.
Yürüsem zaten varırdım oraya kadar.
Odalara gitmeden önce “19.30’da
salonların birinde size akşam yemeği verilecek ama şu anda uçağın ne zaman
kalkacağı belli değil, biz size ayrıca bilgi vereceğiz.” dediler. Yemek
esnasında bir bilgi verilmedi. Odalara gittiğimizde de bir bilgi yoktu. Uykum
geldi, gözlerim kapanıyor ama arayan soran yok. Saat 1.30’da kapının altından
bir kağıt atıldığını duydum. Kağıtta “Sabah 5.30’da otelden hareket edeceğiz.”
yazıyordu. Yani tam 4 saat sonra. 3 saatlik yarım yamalak bir uykudan sonra
kalkıp, hazırlanıp saat 5.30’da otelden ayrıldık.
Pilot bir anons daha
yaparak,” İnanmayacaksınız ama bu sabah da başka bir vana bozuk” dedi. Bu anons
ile birlikte millet zıvanadan çıktı. Bağrış çağrış, itiş kakış ne isterseniz
vardı. Birçok insan “Benim artık bu uçağa güvenim kalmadı.” diyerek uçaktan
inmeye başladı. Kimileri pilota bağırıyor, kimileri diğer görevlilere
bağırıyor; uçağın içi tam bir sirke döndü.
20 -25 kadar
yolcu indikten sonra ne olduğunu anlayamadan bir anda kapılar kapandı ve pilot “Sorun
yok gidiyoruz.” dedi. Milleti garip bir ruh hali aldı. Gidiyoruz iyi güzel de
30 saattir çözülemeyen sorunlar hemen nasıl çözüldü? Hiçbir şey anlayamadık.
Kapılar kapandıktan sonra da 45-50 dakika kadar inenlerin bavullarının uçaktan
indirilmesini bekledik ve uçak kalktı. Tam “bindik bir alamete” durumu.
Uçak her zamanki
rotasının biraz daha kuzeyinden gidiyor. Çok fazla gidip geldiğim bir yer
olduğu için üç aşağı beş yukarı nerelerden geçtiklerini biliyorum. Bilhassa
Kanada’ya vardığında her zamanki gibi okyanusla karanın birleştiği yerden değil
de epeyce Kanada’nın içerisinden gitmeye başladı. Uzun lafın kısası 14 saat sonra
New York’a indik. Normalden üç saat daha fazla süren bir yolculuk yaptık. Bunun
nedeni de inmesi gerekebilir diye yolu uzatıp inebilme ihtimali olan yerlerin
üzerinden gitmeye çalışmasıymış.
Akşam 18.00 gibi New
York’a indik ama şimdi Atlanta’ya yeni bir bilet bulmam lazım. Pazar günü olduğu
için de çok az sayıda uçuş var. Neyse akşam 23.00’te bir uçakta yer bulundu ve
ben saat 1.00’de Atlanta’ya vardım. Havaalanından çıkıp otele gidene kadar saat
2.00 oldu. Sabah 5.30’da kalkıp saat 8.00’de başlayan toplantıya yetiştim.
Sözde bir gün erken
gidip dinlenecektim. Saat 2.00’de otele vardığımda Türkiye’de saat sabahın 9.00’u
olmuştu. Cumartesi sabahı saat 7.00’de evden çıktığım düşünülürse evden
çıktıktan tam 50 saat sonra Atlanta’da otele varabildim.
Bu benim hikâyelerimden
bir tanesi. Çok uçan arkadaşlarımın da zaman zaman bu tip serüvenler
yaşadıklarını biliyorum. Bu kadar uzun olmasa da bu tip gecikmeler eninde sonunda
herkesin başına geliyor.
Ne demişler, “Kul
kurar kader gülermiş”
Sağlıklı kalın, mutlu
kalın…
Günaydın Dostlar,
YanıtlaSilYazılarımı Twitter'da AykutEvrankaya sayfasında, Facebook'ta Sabah Sabah Evrankaya sayfasında, LinkedIn'de Emin Evrankaya sayfasında takip edebilirsiniz.
Sağlıklı kalın, mutlu kalın...
Delta Airline dan sıradan sürprizler. Emin Bey,siz de o şanslilardan olmuşsunuz, maalesef.😊
YanıtlaSilPakistan seyehatleri ve havaalani muhabbeyleri okumak icin daha cazip olur
YanıtlaSilBir ay kadar önce Lahore başlıklı bir yazı yayınlamıştım ama havaalanlarına çok fazla değinmedim galiba. Kim bilir belki bir sabah da havaalanlarına yönelik bir yazı çıkar.
Sil