21 Eylül 2015 Pazartesi

Zeki Müren'i Öpmek...

Günaydın dostlar.

Bizim çocukluğumuzun en büyük esprilerinden biri,  “Zeki Müren’in birini öpmesi” konusuydu. Arkadaşına gidip, “Tren desene” derdin, o da “tren” dediği zaman da, “Öpsün seni Zeki Müren” diye cevap verirdin.
 
Allah var; ben bu espriye hiç gülmezdim ama millet yerlere yatardı. Aradan 50 sene geçti ama bugün dahi huyum hiç değişmedi. Anlatılan hikâyeler veya yapılan esprilerden ziyade doğal hayatın akışı içinde yaşananlar bana her zaman daha komik geliyor. Benim için, seyahat çantasını tekerleri üstte kalacak şekilde çeken amcanın görüntüsü paha biçilemezdir.

Amaç karşındakini “salak” bir duruma düşürmek olduğuna göre, Zeki Müren’in seni öpmesi konusu herhalde çok güzel bir şey olarak söylenmiyordu. Neden Zeki Müren de bir başkası değil? “Öpsün seni Ajda Pekkan” desek olmuyor muydu? Görülüyor ki çoluk çocuk milletçe Zeki Müren’in farklı olduğu konusunun farkındaydık. Giyimiyle, kuşamıyla, hareketleriyle, nezaketiyle kendine özgü bir tarzı vardı rahmetlinin.
İşin daha da ilginç yanı nedir biliyor musunuz? Bugün aynı esprinin halen yapılıyor olması. Geçen gün çocukların aynı tip espriler yaptığını duyunca çok şaşırdım. Zeki Müren’i hiç görmemiş ve hiç tanımayan bir nesil “öpsün seni Zeki Müren” esprisi yapıyor.
Yazılarımı takip edenler birçok konuda bir gram ileri gitmediğimizden dert yandığımı bilirler. İşin garip tarafı 50 sene içinde espri konusunda da bir gram yol alamamışız. Bizler zavallı hiçbir imkânı olmayan çocuklardık ve bu tip espriler yapardık. Bugünün zekâ ve bilgi seviyesi bizlerden çok ileride olan çocuklarının 1960’lardan kalma espriler yapması çok garibime gitti.

Tahmin edebileceğiniz gibi iş sadece Zeki Müren ile sınırlı değil. “Şişe”, “Git duvara işe” esprisi de popülerliğinden hiçbir şey kaybetmemiş, o da aynen devam ediyor. Hadi Zeki Müren’in değişik bir tarzı vardı ama duvarın ne özeliği var bilemiyorum. Gururla söylemeliyim ki şişe konusu da dâhil olmak üzere ben bu esprilerin hiçbirini yapmadım.

Sabah sabah kimsenin midesinin huzurunu bozmamak için, “Sana ne”, “Saman Ye” konusuna değinmek bile istemiyorum fakat “İki kere iki kaç eder?” diye sorup, karşıdaki “Dört” deyince, “Dön de götünü ört”, esprisini yazmazsam bu ülkenin ilkokul esprileri tarihinde çok önemli bir dönemi atlamış olurum.
Bugün de tazeliğini koruyan bir diğer konu da, insanların sabrını ölçmek için ortaya çıkmış olan, “Sana bir şey anlatayım mı?” konusudur. Karşındaki “Anlat” dediğinde, “Anlat demekle olmaz, sana bir şey anlatayım mı?” diyerek deli etme süreci başlar. Karşıdaki her ne derse desin, “Öyle demekle olmaz, sana bir şey anlatayım mı?” şeklinde süren süreç, sonunda karşındakinin seni pataklaması ile son bulur. Tabi böyle bir şeyin hangi çarpık beyinden çıktığını da ayrıca düşünmemiz gerekiyor.
“Ayı” denilmesinin arkasından “Götüne girsin keman yayı” durumu da ikinci kuşak esprilerdendir. Nedense bu tip esprilerde “bir şeylerin girmesi” konusu çok yaygın olarak kullanılmış. Bu konu bugünkü hayatımızın da önemli bir parçası olduğu için, 50 senelik espriler tazeliklerinden hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar gelebilmişler. Bizler için maddeler doğada iki şekilde bulunurlar. Ya sana girmiştir, ya da onlara girmiştir.

“What ne demek?” konusunu yazmama gerek yok herhalde. Lütfen bilenler bilmeyenlere anlatsınlar.

İtiraf etmeliyim ki benim de birazcık sevdiğim espri, “Senin saatin çalışıyor mu?” sorusuna “evet” diye cevap verildiğinde, “Benimkine de iş bulsana” cevabıydı. Bu biraz zamanın ilerisinde bir espriydi, o yüzden de diğerleri kadar popüler değildi.
Düşündükçe aklıma geliyor. En sevdiklerimden bir tanesi de, “Bir salağı nasıl meraklandırırsın?” sorusuna, “Nasıl?” denildiği anda olayın bitmiş olmasıdır. Eminim bunlar gibi sizler de yüzlerce örnek verebilirsiniz. “Thank you very much, tepelerim geri kaç” benim bu sabah verebileceğim son örnek olsun.

Esprilerin bir gram bile yaşlanmadan gayet diri bir şekilde ayakta kalması beni çok şaşırttı. Bilgisayara girip 52 katlı gökdelenler inşa eden bir nesil, bizler gibi sokakta naylon topla oynayan bir neslin yaptığı esprileri yapıyor.
Sevgili çocuklar, her konuda olduğu gibi bu konuda da sizlerden çok yaratıcı, çok zeki espriler bekliyoruz. Bizim salak esprilerimizi boş verin, kendinizinkileri yaratın; tıpkı üniversiteli ablalarınızın, ağabeylerinizin yaptığı gibi.

Sağlıklı kalın, mutlu kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder